31 Mart olayının üzerinden bir ay bile geçmemişti.( II.meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’da yönetime karşı girişilen büyük bir ayaklanmadır.Miladi takvime göre 13 nisan 1909’da gerçekleşmiş olup,Rumi takvime göre 31 mart 1325 tarihine denk geldiğinden bu isimle anılar.) 27 Nisan 1909'da ellerinde Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi’nin fetvası olduğu halde Yıldız Sarayı’ndan içeri 4 kişilik bir heyet Osmanlı padişahı ve müslümanların halifesi Ulu Hakan II. Abdulhamid'in hal' edildiğini birdirmek üzere giriyordu.
Heyette bulunanlar; Ermeni Aram Efendi,Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karasu Efendi,Mebusan Meclis'inden Draç Mebusu Jandarma Mirlivası (Tuğgeneral) Arnavut Esat Paşa ve Bahriye Feriki (Koramiral) Boşnak Arif Hikmet Paşa idi.Ne hikmetse heyette bir tek Türk bile yoktu.
Ulu Hakan'a hal' kararını bildiren Esat Paşa'nın,aldığı cevap karşısında yüzü kırpkırmızı kesildi:
"İslam'ın halifesi ve Türklerin padişahına hal'ini bildirmek için kurulan heyete şu Yahudi’den başka alınacak insan bulamadınız mı"?
Sultan'ın karşısında görüp hiddetlendiği şahis,Selanikte'ki Makedonya Locasına kayıtlı 33.dereceden bir mason olan Emanuel karasu Efendi'den başkası değildi...
Ulu Hakan'ın Karasu Efendi'den nefret etmesinin altında yatan tek sebep O'nun Yahudi ve Mason olması mıydı acaba?Yoksa Esat Paşa'nın bilmediği başka bir şey mi vardı?
Bu nefret,Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanlarından Hüsamettin Ertürk’ün,Hatıratı’nda yakın arkadaşı Süvari yüzbaşısı Debreli Zinnur’un şahitliğinde anlattığı bir olaya dayanıyordu.
Depreli Zinnur ,tahtan indirilip Selanik’e gönderilen Sultan Abdulhamit’in muhafazasına memur olduğu yıllarda,Sultan’ın kendisine şunları anlattığını şöyler :
“Bana en çok dokunan bu mason taslağı Yahudi’nin hal’ kararını tebliğ edişi olmuştur.Yıldız’a gelen heyet içinde Emanuel Karasu’yu hiç unutamıyorum.Bu süretle Hilafet makamına hakaret edilmiştir.Yahudilerin Hz.. Peygamber (s.a.v) zamanından beri İslam’a ve Hilafet makamına duydukları kin ve nefret cümlenin malümudur.
Ben Osmanlı Tahtı’nda iken,Siyonistlik davası için bir gün huzuruma,beynelminel Yahudi teşkilatının kurucusu Teoder Herzl ve hahambaşı gelmişlerdi.Bunları Yıldız Sarayı’na kabul etmiş ve maksatlarını dinlemiştim.Her ikisi,Yahudiler için bir yurt dileğinde idiler.Bunun için Kudüs’ü gösteriyorlardı.Hatta utanmadan O Teoder Herzl :
-Zat-ı haşmetpenahileri’ne arzederim ki,Kudüs için her kaç milyon altın tensip buyurursanız,derhal takdime amadeyim demez mi? Kan beynime sıçramıştı.Düşün ki yüzbaşı Saltanat Makamı’nda iki Yahudi,rüşvet teklifi cesaretinde bulunmuşlardı.
-Terk edim burayı,vatan para ile satılmaz,diye bağırmıştım.İçeriye giren saray görevlilerine her ikisini de dışarı atmalarını söylemiştim.İşte bundan sonra Yahudiler,bana düşman oldular.
Şimdi burada ,Selanik’te çektiklerim,Yahudi’ye yurt göstermeyişimin cezasıdır !…”
(Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesini, yerine V. Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasından sonra II. Abdülhamid'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü. Divan-ı Harp II. Abdülhamid'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi.1912'ye kadar Selanik'te ikamete zorlanan Abdülhamit Han daha sonra Beylerbeyi Sarayı'na getirilmiş olsa da,ölümüne kadar (1916) burada bir tür "kafes hayatı" sürdürmek mecburiyetinde kalacaktı)
Ulu Sultan’ın Debreli Zinnur’a anlatığı olay1902' de geçmişti ve bu tarihten üç yıl önce Zürühte yapılan Siyonist Kongresinde alınan bir kararla Siyoniznin babası sayılan Theodor Herzl Türk Sultanı ile mühim bir mesele için görüşmekle görevlendirilmişti.Üç yıllık bir uğraş sonunda Herzl,Sultan'la ancak görüşebilmişti.Herzl'in bereberinde o vakitler Hahambaşı olan Emanuel Karasu Efendi'de vardı.
Heyet Kudüs'ü satın almak veya 99 yıllığına kiralamak istiyordu.Buna karşılık Osmanlının bütün borçları ödenecek,istenirse başka kredi kaynakları da hemen bulunacaktı.
Vatansever ve iman timsali Ulu Hakan'ın;’vatan toprağı satılamaz’ diyerek kovduğu bu heyeti reddetmesinin mükafatını (!) önce tahtından hal’edilerek,sonra da 1990’ların başına kadar Türk Milli Eğitimi’nin ders kitaplarındaki fotoğraflarının altında yazılan,“Osmanlı’yı 33 yıl istibdat ile yöneten Kızıl Sultan” ibaresi ile görecekti.
*Hal’ : Tahtan indirmek
*İstibdat :Uyruklarına ( Tebasında olanlara) hiç bir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi,despotluk,despotizm.
Not :İttihatçılar, 1908'de yönetimi ele geçirdiğinde Osmanlı topraklarının yüz ölçümü,dört milyon üç yüz seksen üç bin kilometrekare idi.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle