''Sıcak, denizden çıkmış, denizcilerle meşgul olan, insanlarla meşgul olan bir sıcak iklim insanıdır. Bu konuda giysilerini hafifletmek, yine bir din adamı, yine belki rüzgarda saçı sakalı uçuşan, denizden çıkmış yarı balıkçı, yarı derviş böyle bir kılıkta bir Noel Baba resminin çok daha anlamlı olabileceğini düşünüyorum''.
Bu beyanattan bir kaç gün sonra,Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, Antalya'nın Demre ilçesindeki Noel Baba Kilisesi'nin bakım ve restorasyon çalışmalarında kullanılmak üzere 40 bin YTL ödenek gönderdiğini öğrendik..
Günay'ın Noel Baba sevgisinin kaynağını irdelemeden önce şu meşhur kırmızı urbalı adam hakkında kısaca bilgi sahibi olalım:
Dünya'da;Santa Claus,Saint Nicholas, Saint Nick, Father Christmas, Kris Kringle, Santy ve ya Santa isimleri ile de anılan Noel Baba Figürü,Noel Gecesi (24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan gece) çocuklara hediye dağıtan yerel bir kahramandır.
Noel Baba ismi,dünya çapında daha çok sevilmiş ve Santa Claus isminin yerini almış olmasına rağmen kültürlere göre farklılıklar da gösterir.Mesela,"Santa" yerine İtalya`da "Babbo Natale", Brezilya`da "Papai Noel", Çek Cumhuriyeti`nde "Deda Mráz", Portekiz`de "Pai Natal", Romanya`da "Moş Crăciun", Almanya`da "Weihnachtsmann", İrlanda`da "Daidí na Nollag", Fransa`da "Le Père Noël", İspanya ve Meksika`da "Papa Noel",olmak üzere farklı isimler kullanılır.
Türkiye'de ise Noel Baba yılbaşı gecesi hediye dağıtan kişiye dönüşmüştür. Kökeni Saint Nicholas`a dayanır,bu iddiaya göre,bütün dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicholaos, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında önemli bir Lykia kenti olan Patara'da doğmuştur.
M.S. 300'e doğru Patara refah içindeyken kentte yaşayan zengin buğday tüccarının bir oğlu olur ve ona Nicholaos adı verilir. Doğduğunda göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve sundukları adakların bir meyvesi, fakirlerin bir kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiştir. Daha gençliğinde bile mucizeler yarattığına inanılır. Bu inanca göre inşa halindeki bir kilisenin yıkılmasıyla enkaz altında kalan Nicholaos, annesi ağlayıp inlerken, üzerine yığılan taşların altından sağlam olarak kurtulmuştur.
Bir süre sonra babası öldüğünde büyük bir servetin tek mirasçısı olmuş ve servetini yoksullara yardım için harcamaya karar vermiştir. Bu sırada Patara'da önceleri çok zengin olan bir şahıs fakirleşmiş ve kızlarının çeyizini yapamayacak duruma gelmiştir. Çaresizlikten kızlarını satmayı bile düşündüğü bir anda, Nicholaos durumu görerek onlara yardım etmeye karar verir. Kendini belli etmemek ve aynı zamanda gururlarını kırmamak için kızların evine gece gider. Onlar uykuda iken büyük kızın açık olan penceresinden çeyizine yetecek olan bir kese altını içeri atar. Sabah parayı bulan büyük kız çok sevinir ve kötü durumdan kurtulur.
Daha sonra ortanca ve küçük kızın çeyiz paralarını da karşılamak isteyen Nicholaos, pencereleri kapalı olduğu için bacadan atar.
Bu olayın 320'li yıllarda gerçekleştiğine inanılır.Hikayenin bu noktada bir çok versiyonları mevcuttur.Üç kese veya külçe altının 3 gün arayla verildiği de söylenir, 3 yıl ard arda verildiği de, ancak sonu aynıdır. Fakir adam çıkıp kendisini görünce şaşırır ve O'na teşekkür eder; bir rahip olan Nikola da "Bana değil, Tanrı'ya teşekkür et." der. Bu olayın ortaya çıkmasından sonra, o yörede birçok gizlice yapılan yardımların aslında Nikola tarafından yapıldığı anlaşılır. Nikola'nın ölümünden sonra da yöre halkı birbirlerine gizlice hediye vermeye başlarlar ve bir gelenek oluşur.İşte Noel Baba'nın yılbaşında hediye bırakma öyküsü böylece doğar. İkonalarda ve resimlerde de Nicholaos'ın üç altın top ile gösterilmesi bu yüzdendir.
Aziz Nicholaos'un yaşamıyla ilgili bir öykü de şöyledir;
Nicholaos hacı olmak üzere Kudüs'e gider. Geri dönüşünde fırtınaya tutulan gemiyi dualarıyla batmaktan kurtarır, ayrıca denize düşerek boğulan bir denizciyi de diriltir. O günden sonra Aziz Nicholaos denizcilerin de koruyucu azizi olarak kabul edilmiştir.
Nicholaos bir müddet sonra Patara'nın komşu kenti Myra'ya göç eder. Myra Başpiskoposu ölmüş yerine geçecek kişi üzerinde anlaşma sağlanamamıştır. Bunun üzerine sabah kiliseye ilk gelen kişinin başpiskopos olması kararlaştırılır. Aziz Nicholaos kiliseye ilk gelen kişi olarak başpiskopos seçilir. Burada da mucizelerine devam ederek üç generali ölümden kurtarır.
Diğer bir öyküsü ise şöyledir:
Myra'da kıtlık çıkar. İskenderiye'den Byzantion'a mısır götüren bir filo Myra'nın limanı olan Andriake'ye uğrar. Nicholaos hemen limana koşar ve her gemi başına bir miktar mısır vermelerini ister. Gemiciler Byzantion'a vardıklarında istemeyerek verdikleri mısırların yerlerinde olduğunu hayretle görürler.
Hıristiyanlara karşı olan İmparator Diocletianus ve Licinius zamanında Nicholaos da diğer Hıristiyanlar gibi bir ara hapsedilmiştir. M.S. 325 tarihinde Hıristiyanlık içindeki problemleri çözmek için İznik'teki (Nikaea) meclis toplantısına Myra Başpiskoposu olarak katılır. Yolda giderken bir handa öldürülerek salamura yapılmış üç çocuğu dirilttiği daha sonra Bonaventure adlı bir kilise adamı tarafından iddia edilmiştir. Ögrencilerin de koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Nicholaos'un 6 Aralık 343'te 65 yaşında iken öldüğü sanılmaktadır. Myralılar onun adına bir kilise yaparak içindeki lahitte onu sonsuz uykusuna bırakmışlardır.
Haçlı Seferleri sırasında 20 Nisan 1087'de Bari'den gelen tüccarlar kemiklerini çalıp Bari'ye götürmüş ve yaptıkları bazilikaya gömmüşlerdir. onun olduğu sanılan geride kalmış bir kısım kemik ise bugün Antalya Müzesi'nde saklanmaktadır.
Senelik hediye dağıtımı geleneğinin bir de mitolojik dayanağı vardır ki,bu 320 yılından önce Jermen Kültürü'nde mevcut olup Odin'e dayanmaktadır.
Odin,İskandinav mitolojisinde ve paganizminde en büyük tanrıdır. Germen mitolojisi'nde bulunan Woden ve Wodanaz ile benzerlikler gösterir.Odin,İskandinav panteonundaki diğer birçok tanrı gibi karmaşık bir rol üstlenir.Hem savaşı,hem bilgeliğı temsil eder.Ayrıca büyü, zafer ve av tanrısı olarak da bilinir. Güneş ve Kelt haçı ile sembolize edilir.Tanrıların babası Odin,ışıldayan şehir Asgard’dan yeryüzünü ve cenneti yönetir; kutsal bilgelik çeşmesinden içebilmek için bir gözünü feda etmiştir.Odin'in Sleipnir adında uçan bir atı vardır.Çocuklar bu at için, patiklerinin içine havuç ve şeker koyup duvara (ya da kapıya) asarlar. Odin de bu iyiliği karşılığında çocuklara hediyeler, tatlılar, ve şekerlemeler verir.
Bu olay mitolojik bir karakter olan Sinterklaas'a esin kaynağı olmuştur. Hollanda, Belçika ve Almanya'da (ölüm tarihi 6 Aralık bir gece önce 5 Aralık'ta kutlanmaktadır) Sinterklaas adına büyük kutlamalar düzenlenir. Aslında Flemenkçe "Sinterklaas" kelimesinin New Amsterdamlılar(sonradan New York) tarafından yanlış telaffuz edilmesiyle Santa Claus şekline dönüşmüştür.
Noel Baba, batılı ülkelerde, Japonya'da ve Asya'nın doğusunda bir Noel geleneği olarak varlığını sürdürmektedir.
İnanışa göre, Noel Baba kır saçlı, uzun kır sakallı, sevimli, koca göbekli, tonton birisidir. Beyaz tüyleri olan kırmızı bir cüppe giymekte aynı görüntüde bir de kukuleta takmaktadır. Noel gününe geçilen gecede uçan geyiklerin çektiği kızağı ile evden eve hediyeler dağıtır; evlere bacadan girip, şömineden ulaşır. Yılın geri kalan zamanlarını ise eşi ve elfleri ile birlikte bir sonraki Noel için oyuncaklar hazırlayarak geçirir. Evinin yeri ülkelerin geleneklerine göre değişiklik göstermektedir. Kuzey Kutbu, Finlandiya'daki Korvatunturi, İsveç'teki Dalecarlia veya Grönland bunlardan bazılarıdır.
Bir iddiaya göre günümüzdeki Noel Baba imajının (kır sakallı, koca göbekli, kırmızı cübbeli, kukuletalı) kaynağı, 1931'de Haddon Sundblom adlı çizerin Coca Cola reklamları için yaptığı çizimlerdir. Ne var ki Coca Cola reklamlarından çok önce, 19. yüzyılın başında Noel Baba'nın çeşitli çocuk kitaplarında ve karikatürlerde günümüzdeki Noel Baba imajına benzer şekilde resmedildiği görülmüştür. 1862 Noel'inde Noel'in henüz ABD'de tatil dönemi olmadığı ve Noel Baba figürünün kullanılmadığı dönemde Thomas Nast adlı Amerikalı karikatürist Harper's Weekly adlı derginin kapağında Noel Baba figürünü kullanmış ve kimilerince Noel Baba'nın mucidi kabul edilmiştir...
Görüldüğü üzere,Noel Baba da aslında bir önceki yazımızda hicvettiğimiz,Graham Dorsy'lerden biri haline gelmiştir.Hakkında kesin bir hüküm yoktur.Balıkçı mıdır,din adamı mıdır,mitolojik bir varlık mıdır?Belli değildir.Türlü çeşit efsanelere konu edilmiştir.
Anadolu,Hiristiyanlıktan önce de pek çok medeniyete kucak açmıştır.M.S. ilk bin yılı Hiristiyan hakimiyetinde bulunmasına rağmen,son bin yılını Türk -İslam medeniyeti ile geçirmiştir.Anatolia,önce Anadolu sonra Türkiye olmuştur.
Avrupa Birliği'ne üyelik hayaliyle,yıkılmış harabe olmuş hatta yok olmuş kiliseleri yaniden ihya etmek, bu millete ne kazandıracaktır?
Türk Kültürü’nü yaşatmak ve yüceltmek ülküsüne hizmet etmesi lazım gelen bir bakanlık,neden ısrarla Anadolu’nun Hiristiyanlık geçmişini canlandırmaya çalışır?
Noel Baba,ister yaşamış olsun,isterse bir efsana,neticede Dünya’nın bütün hiristiyanları tarafından aziz olarak kabul edilmektedir.
Noel Bayramı ve Noel Baba Hiristiyan Dünyası’nın vazgeçilmezlerindendir.
Kültür Bakanlığı’nın yanında Turizm Bakanlığı vazifesini de üstlenen sayın Ertuğrul Günay,Noel Baba’yı turizm varlığı olarak düşünüyorsa,kendisine yine birkaç gün önceki bir beyanatını hatırlatmak isteriz:
Gelen Turistlerin,yeterince döviz bırakmadıklarını ifade ederek şöyle demişti:
“Türkiye çok ucuza kirletiliyor”.
Tarihe geçecek bir söz ama,sayın Günay bu kirlenmenin sadace maddi tarafını kastetmekdedir.Bu memleket,yıllardır Turizm adına bir de “manevi kirliliğe” maruz kalmaktadır.Maddi kirliliği bir şekilde temizlersiniz ama manevi kirliliğin nesiller üzerinde bıraktığı izleri nasıl sileceksiniz?
Hiç bir ordunun ve silahın engelleyemediği,Kültür Emperyalizmi’ne katkıda bulunmak,Emperyalist güçlerin karşısında silahlı mücadelede eşsiz kahramanlıklar göstermiş bir milletin meclisi çatısı altında bulunanlara yakışmamaktadır.
Bırakınız Noel baba;kimin babasıysa,onların olsun.Çocuklarımıza Nasrettin Hoca,milletimize Mevlana yeter.
Seneler önce yaklaşan bir yılbaşı hazırlığının yüreğimde bıraktığı sızı,yazdığım bir şiirimde dizelere şöyle yansımıştı.
Önce yılbaşı dendi sonra tepside hindi.
Geldi çam ağacıyla Noel babalar şimdi.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle