Gündeme Bakış
Helin Demir
25 Ocak 2011
Öcalan'ın Son Şımarıklığı
Her avukat görüşmesinin ardından basına yansıyan görüşme notlarından öğrenmeye alışık olduğumuz İmralı sakini Abdullah Öcalan’ın tutarsız, tehditkar ve sürekli yeni şartlar ve kaprislerle dolu açıklamalarına her geçen gün yenileri ekleniyor. Daha önceleri de zehirlendiği, öldürüleceği, sağlığının bozulduğu, cezaevinde kendisine kötü davranıldığı ve benzeri bahanelerle terör örgütü yandaşlarının ilgisini çekmeyi başaran Öcalan’ın, doğru beyanlarda bulunmadığı, İmralı Cezaevini ziyaret eden çeşitli Avrupalı heyetlerce de tasdik edilmiş bulunuyor. Öcalan sık aralıklarla değiştirdiği tavırlarını avukatları aracılığıyla basın organlarında yayınlatırken, son isteklerinin şımarıklıktan başka bir anlama gelmediği düşünülüyor.
Kendisi için halktan toplanan vergilerle güvenliği son derece sıkı tedbirlerle sağlanan yeni bir cezaevi bile yapılan Abdullah Öcalan’ın, bu kez de, kalıcı ateşkes ve silahların bırakılması için İmralı’da kendisiyle görüşen ekibe rest çektiği, kalan cezasını ev hapsinde çekerse tüm sorunların çözülebileceğini, yoksa Mart’ta aradan çekileceğini söylediği bildiriliyor. Sağlık koşullarının da bu arada kötüleştiği konusunda direten Öcalan’ın fiziksel, psikolojik ve siyasi şikayetlerinin yeni olmadığı, her canı sıkıldığında aynı teraneleri tekrarladığı biliniyor. Düzenli olarak sağlık kontrolleri yapılan, psikolog ile görüştürülen, her ihtiyacı karşılanan, hobi odasında vakit geçirebilen, ailesi ile görüşebilen müebbet hapse mahkum bir teröristin, “cezasının geri kalanı” diye bir ifadenin abesle iştigal olduğu ise konunun en ironik yanını oluşturuyor. Hücresi de eski koşullara göre daha büyük ölçülerde olan ve sürekli nefes alamadığından yakınan Öcalan’ın, şikayetlerini bildirirken, sayesinde nefes veren günahsız insanları da bir nebze olsun düşünmesi gerekiyor. Her fırsatta barıştan yana olduğunu tekrarlarken, yeni tehditler öne sürerek samimiyetsizliğini dile getiriyor.
Eylül 2010 ayında DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un İmralı ziyareti sonucunda Öcalan’dan gelen talimatlarla eylemsizliğin 1 Kasım’a kadar uzatıldığı, Ekim ayındaki avukat görüşmelerinde çözüm için adım atılmazsa 31 Ekim’de Öcalan’ın devreden çıkacağı, daha sonra eylemsizlik sürecinin Haziran’a kadar uzadığı, geçen haftalarda da sürenin Mart ayına çekildiği düşünülecek olduğunda, Öcalan’ın kararsız, tutarsız, gerçekten barış istemeyen, samimiyetsiz, tehditkar ve şımarık tavrı açık ve seçik anlaşılabiliyor. Eylemsizlikle ilgili açıklamalara bakıldığında, hayatı boyunca yaptığı her şeyi Kürt halkı adına gerçekleştirdiği, hatta onlar için kendini bile feda ettiği, kadınları özgürleştirdiği felsefesini savunan Öcalan’ın, aslında en çok Kürt halkının çıkarları, duyguları ve akıllarıyla oynadığı görülüyor. Öcalan başta Kürt halkını parmağında oynatırken, örgütü ve siyasi temsilcisi BDP’yi de karıştırıyor. Verdiği talimatlarla, yaptığı sert eleştirilerle hapisten de olsa zavallı örgütü ve ilk başlarda DTP’nin düştüğü hatalara düşmeyeceğini, sözde Türkiye partisi olacağını tekrarlayan BDP’yi kumanda etmeyi başaran, ancak bunu yaparken de onursuz davranışlarını terk etmeyen Öcalan’ın, hiç kimseye faydası bulunmuyor. Adeta çözümden çok çözümsüzlük isteyen sözleriyle meseleyi çıkmaza sürüklüyor.
Öcalan’ın, bu seferki ev hapsi formülünün de, son derece saçma, can sıkıntısından kaynaklanan ve şımarıklıktan ibaret bir istek olduğu değerlendirilirken, bundan sonraki isteğinin ne olacağı doğrusu merak ediliyor. Gelecek günlerde Öcalan’ın cezaevine yapılabilecek bir havuz, sauna, belki de buhar odası isteklerine bile şaşırmamak gerekirken, maazallah cezaevinde bir gün vefat etmesi durumunda bile, yandaşlarının bunu da kötü anlamda kullanarak, bahane ederek protesto gösterileri düzenleyecekleri tahmin edilebiliyor. Çünkü Abdullah Öcalan’ın, çevresini ( İster PKK’lı, ister BDP’li ya da sempatizan olsun) bu şekilde alıştırdığı ve her seferinde aynı taktiği kullandığı görülüyor. Bu arada Öcalan için, “Hapiste olan bir adam şimdiye kadar yaptıklarını düşünmeden nasıl oluyor da böyle konuşuyor, kendini ne sanıyor” diye sormak gerekiyor.
Bu yazı 1,274 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
19 Temmuz 2011
PKK’NIN ŞİDDET KARARI VE BDP’NİN ÇIKMAZLARI
-
12 Temmuz 2011
PKK VE BDP’NİN PROPAGANDA ARACI: ÇOCUKLAR!
-
12 Temmuz 2011
BDP’DE SEÇİM SONRASI YAŞANAN RAHATSIZLIKLAR
-
4 Temmuz 2011
SEÇİMDEN SONRA BDP’DE NELER OLUYOR?
-
28 Haziran 2011
ÖRGÜTTEN KOPUŞLAR HIZLANIYOR
-
15 Haziran 2011
SEÇİMDEN SONRA BDP’YE BAKIŞ
-
12 Haziran 2011
Demokratik Özerklik, Kent Meclisleri, Adalet Komisyonu= Bölücülüğün Kanıtları
-
7 Haziran 2011
BDP’NİN SEÇİM FİYASKOSU
-
3 Haziran 2011
TERÖR ÖRGÜTÜNDE BOZUK DÜZEN
-
25 Mayıs 2011
İMAM KATİLİ PKK
-
25 Mayıs 2011
PKK-BDP/SEÇİM HİLELERİ-ÇATIŞMALAR-ANLAŞMAZLIKLAR
-
13 Mayıs 2011
Seçimlere Az Kala BDP'de Neler Oluyor?
-
9 Mayıs 2011
pkk hizbullah çatışması dinmiyor
-
4 Mayıs 2011
DANİMARKALI BAKAN: “ROJ TV’Yİ KAPATMAK YARGININ İŞİ”
-
2 Mayıs 2011
PKK- BDP –HİZBULLAH/GERİLİM
-
28 Nisan 2011
SÖYLEMLER BAŞKA YAŞANANLAR BAŞKA
-
21 Nisan 2011
PKK- BDP –HİZBULLAH ÇATIŞMASI
-
18 Nisan 2011
SALDIRGAN TUTUM SERGİLEYEN BDP KÜRTLERİ NASIL TEMSİL EDECEK?
-
14 Nisan 2011
PKK’NIN SON YALANI: ÖCALAN’IN KÖYÜ’NE AYRIMCILIK
-
13 Nisan 2011
TERÖRE HİZMET EDEN SAHTE İMAMLAR
Yorumlar
+ Yorum Ekle