En Sıcak Konular

Hakverdi Murat Merdamert

Mefkure
Hakverdi Murat Merdamert
22 Ocak 2011

Hrant Dink'in Ülkesi Neresiydi?



19 Ocak, 3 yıldır Türkiye'de Hrank Dink'i anma vesilesiyle "Devlet'e ve Millet'e Sövme Günü" olarak değerlendirilir oldu.
Prof. Dr. Mahir Kaynak,Hrant Dink cinayeti üzerine yaptığı yorumda;"bu tür infial doğuran cinayetlerde tetiği çekene değil,gösterilen hedefe dikkat etmek gerekir" demişti.
Dink bir nefret  cinayetine mi kurban gitti,yoksa -bu tarz bir ölümle-Türk Milleti'ne ve Türk Milliyetçileri'ne karşı geliştirilmesi düşününen karşı propagandanın etkili bir ''aracı' mı yapılmak istendi.
Son dört yılda yaşanan gelişmelere göre  bize ikinci şık daha mantıklı gelmektedir.
Anma törenlerinde taşınan dövizler ve atılan sloganlar bir yana, son iki yıldır yapılan bir "eylem" dikkatimizi çekmektedir.
Geçen yıl,Hrant Dink'in 3. ölüm yıldönümünde, göstericiler Şişli'deki Ergenekon Caddesi tabelasının yerine Hrant Dink Caddesi tabelası asmıştı.
Bu olaydan 20 gün sonra ,İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Başkanlığı'na önerge veren CHP'li bir üye,Şişli'deki Ergenekon Caddesi'nin adının Hrant Dink Caddesi olarak değiştirilmesini teklif etti.Teklif gündeme alınmayarak oy çokluğuyla reddedildi.
Aynı mizansen bu yıl da tekrarlandı.Ölüm yıldönümünde Dink'i anmak için AGOS'un önünde toplanan kalabalık Taksim'e doğru ilerlerken,Ergenekon Caddesi yazan levhanın üzerine Hrant Dink Caddesi yazan korsan levha asıldı.

Eylemcilerin Ergenekon Caddesi'ne bu kadar takmaları,tarihin derinliklerinden gelen bir kini mi ifede etmektedir, yoksa; Dink Cinayeti'nden 5 ay sonra,Haziran 2007'de Ümraniye'de bulunan (!) el bombaları ile başlatılan ve  ismine "Ergenokon" denilen soruşturmadan mı kaynaklanmaktadır?
Kestirmek zor?
Ergenekon Caddesi'nin şu anda Silivri'de görülmekte olan  ''malum dava''yla hiç bir alakası yoktur.
O  cadde ismini Türkler'in meşhur "Ergenekon Destanı''ndan almıştır.
İsmine" Ergenokon soruşturması-duruşması- denilen ve bazı kesimler tarafından varlığı peşinen kabul edilen malum yapılanma,mehkemece kabul edilirse,Ergenekon Destanı yok mu sayılacak! Tarih kitaplarından sökülüp atılacak mı?
****
24 Ocak 2007'de  Hrank Dink'in defninden 1 gün sonra Zaman Gazetesi'nde Bejan Matur'un ''Hrant'ın Yetimhanesi Türkiye'' başlığında  bir yazısı yayımlandı.Matur içindeki derin acıyı satırlara dökerken yazıdaki bazı vurgular, ''Ermeni Diasporası''nın ''1915 Olayları''yla ilgili iddiaları destekler nitelikteydi:

"...Hrant bu ülkenin evladıydı. Yetim evladı. Bize sorumluluklarımızı, bir insanın kıymetini bilmemenin ezikliğini duyuran bir ölüm onunki. İnşa ettiğimiz, tapındığımız, mutlak sandığımız kimlik alanlarının gizlediği insani tortuya düşen bir ateş sanki. Kim bilir belki de bu acı yüzleşilmemiş tarihimizden geliyor.

...Hrant buralı olmanın tüm anlamını kendinde var etmiş biriydi. Onun gülüşünden, sahiciliğinden, geride sayıları az da olsa insan bıraktığımızı, herkesi katletmediğimizi anlıyorduk biz. Farkına varmasak da Hrant'ın canlı, içten varlığı vicdanlarımızı yatıştırıyordu. Ertelenmiş bir hesabı biraz daha ertelememizi sağlayan vicdani bir sigortaydı sanki. Biz onu öldürmekle kendimizi öldürdük. Şimdi her şeyle yüzleşilecek. Biz olmakla, bu ülkede doğmakla, insan olmakla ilgili bildiğimiz kutsadığımız her şeyle yüzleşilecek. 'Bu kurşun Türkiye'ye sıkıldı' diyenler hamaset yapıyor görünseler de aslında gerçeği söylüyorlar.19 Ocak'ta vurulan kurulmuş kimliklerimizin gerilere ittiği insanlığımızdı aslında. Canımızın bu kadar yanması bundan. Suçluyuz çünkü. Yetim bırakılmış o evlada sahip çıkamadık....

Daha küçük bir çocukken düştüğü yetimhaneden başlayın isterseniz. Yetimhaneyi bir an evvel uzaklaşılacak bir yer gibi görmemesi, orada tanıştığı yetim arkadaşıyla evlenmesi. Kaçmadığı gibi yetimhaneyi iyileştirmek için yönetimde yer alacak kadar sahiplenmesi onun Türkiye ile ilişkisidir aslında. Ona yetim muamelesi yapan ülkesinden gitmeyi hiç düşünmemesi anlatmıyor mu bunu? Ne yapacaksa kendi ülkesinde yapacaktı. Başkalarının ülkesinde değil.
...
Hrant'ın ölümü Hrant'ın ölümü değil aslında, bizim ölümümüz. O gün öldürülen biziz. Canımızın bu kadar yanması bundan. Bu ülkenin en acılı, en gizli tarihinin yükünü yüklenmiş o kalbi koruyamadık. Herkes cesaretinden söz ediyor Hrant'ın. Cesaret onda haklılık ve samimiyet duygusuyla birleşmeseydi ne anlamı olurdu ki? Hrant'ın cesaretini anlamlı kılan onun haklı ve samimi olmasıydı. Onu bu ülkenin vicdanı yapan şey de bu sahiciliğiydi.
...
Şimdi Kumkapı'daki Meryem Ana Kilisesi'nde uyuyor Hrant...Derin uykusunda sığındığı şefkatli kucağın, Meryem Ana'sının yeterince koruyamadığı halkına nasip olmayan bir vedaya hazırlanıyor..... Tüm o acıların yükü altında dövüle dövüle billurlaşan kalbiyle Hrant şimdi Meryem Ana Kilisesi'ndeki soğuk odada toprağına gömülmeyi bekliyor.

Gittiği her ülkede ilk önce Ermeni mahallelerine gitmesini yadırgayanlara, nar hikayeleri anlatırmış. Halkının tüm dünyaya dağılmasını Ermenilerin ulusal sembolü nara benzetiyordu. Bir narın çatlaması gibi dağılan Ermenilerin izlerini arardı gittiği her yerde. Ama onu Hrant yapan, narları saçılmış o ağacın köklerini, gerçeğini bu ülkenin derinlerinde tarif etmesiydi.Şimdi çatlayan o nardan dağılan Ermeniler dünyanın her yerinde Hrant'ın anısı önünde eğiliyorlar...Her yerde yaşlı tehcir görmüş Ermeniler, onlardan esirgenmiş bu toprakların şefkatine sığınan Hrant'ın yasını tutuyorlar. Tuttukları kendi yasları değil. Onlarınki çoktan yas olmaktan çıkıp, bir varlık halini aldı çünkü. Bu toprakların onu terk etmeyen, ona aşkla bağlı olanlara yüz vermediğini görmek ağlatıyor onları şimdi...." {http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=491777}

Matur, "Hrant bu ülkenin evladıydı" diyor, Hrant Dink'in eşi de cenaze mesasiminde "sevdiklerinden ayrıldı ama ülkesinden ayrılmadı" demişti.

Dink'in Türk vatandaşı olduğu doğrudur,ama ülkesi misakî milli sınırları içerisindeki Türkiye Cumhuriyeti midir acaba?
Ya da Dink'in ülkesi neresidir?
Hrant Dink,Türklüğe hakaretten yargılandığı ve 6 ay hapsine hükmedilip cezasının ertelendiği davaya konu olan,"Türkten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan,Ermeni'nin,Ermenistan'la kuracağı asil kanda mevcuttur",sözlerinin de geçtiği, "Ermeni Kimliği" üzerine Agos Gazetesi'nde yayımlanan yazı dizisinin dördüncüsünde (19 Aralık 2003) Ararat'ın (Ağrı Dağı) Ermeni Dünyası'nın bir simgesi olduğunu,bu simgenin Ermeni Halkı'nın kaybettiği toprak bütünlüğüne olan hasreti ifade ettiğini bilirterek şöyle demektedir:

"Ancak bu hasreti sadece bir toprak ya da dağ parçasına olan özlem olarak tanımlamak yetersiz kalır.
Ermeni Halkı için Ararat'ın yaydığı gölge, Ermeni Halkı'nın 4.000 yıllık varlığını simgeler.
Nuh Nebi'den beri sonsuz bir varoluşun zirvesidir.
Sadece geçmiş değil aynı zamanda gelecektir.O hasretin bittiği yerde kimliğin de biteceğine inanılır. O nedenledir ki, Diasporadaki tüm Ermeni kiliselerinde,kulüplerinde derneklerinde ve hemen hemen her Ermeni evinde bir Ararat görseline ya da amblemine raslamak mümkündür.
Ermeni şarkıları ve şiirlerinin önemli bir bölümü hep Ararat'tan yankılanır. Ararat bugün Ermeni Dünyası için sadece Erivanlılar'ın her sabah gözlerini onunla açtıkları bir uzaklık değil,dünyanın beş kıtasındaki Ermenilerin duvarlarınına astıkları bir yakınlıktır."
İşte Dink'in hayal ettiği ülke: Türkiye'nin kuzey doğusunu da içine olan Büyük Ermenistan.
Elbette Dink'in bu yazıda bir durum değerlendirmesi yaptığı,kendisinin bu görüşte olmadığı iddia edilebilir,ama oğlunun adı ''Ararat'' olmasa...
***
Hrant Dink ''milliyetçi oldukları iddia edilen kişiler tarafından öldürülmeseydi,ne Hükümet Ermeni açılımına cesaret edebilirdi, ne de "Özür Diliyoruz" kampanyası düzenlenebilirdi.
Türk'ün milli reflekslerini kırmak için geçekleştirildiği artık gün yüzüne çıkan bu menfur cinayeti Türkiye'nin derinlerinde aramak beyhudedir.
Derin devlet ancak güçlü istihbaratları olan devletlerin harcıdır.
Kozmik odalarına girilebilen bir devletin derinliği ancak o devleti kullanan süper güçlerin piyonlarının çapı kadardır.
Türklük maalesaf kendi topraklarında amansız,hayasız bir saldırı altındadır.Türk Milleti ne yazık ki, dünyaya hakim kılmak için oluk oluk kan akıttığı Mukaddes ve Muazzez Dini'ni kullananlar tarafından uyuşturulmakta ve yaşadığı bu zilletin farkına varamaktadır.
***
Bu satırların sahibi "Dink Cinayeti" üzerine '' O Gün O İşi Yapmasaydın Be Ogün" diyerek kaleme aldığı bir yazı ile hem saldırıyı kınamış hem de gelecekte yaşanması muhtemel gelişmeleri  göz önüne sermiştir. Hiç bir Türk,sonrasında Türkiye'yi dünya kamuoyu önünde zor durumda bırakacak bu tür eylemlerin payandası olmamalıdır.
Fikre sıkılmış kurşun,fikrin bırakacağı tesirden daha etkili olabilmekte ve ters tepmektedir.
Ayrıca ne kadar zararlı olursa olsun şiddete yönelmemiş bir düşünce için cana kıymanın meşru hiç bir savunması da yoktur.
Buna rağmen, birinin fikri için katledilmiş olması da,fikrinin masumiyetine  kefalet olamaz ve eleştirmesinden alıkoyamaz.
Hele hele bu menfur saldırıyı her sene propaganda aracı yaparak, "Devlete ve Millete" hakaretlerin sürdürülmesine asla haklılık payı vermez.
Dink'in Türk Milleti'ni ''rencide'' ettiği mahkeme kararıyla onaylanmıştır.
Sözlerin,ne maksatla sözlenirse söylensin çok ağır bir tahrik unsuru taşıdığı da ortadadır.
İşte bu yüzden devletin Hrank Dink konusunda hata yaptığı doğrudur.
Aldığı 6 aylık ceza ertelenmemeli ve infaz edilmeliydi.
Böylece belki kurban olarak ''birilerinin'' önüne atılamazdı.

 

O Gün,O İşi Yapmasaydın Be Ogün! http://www.mirhaber.com/artikel.php?artikel_id=255



Bu yazı 2,070 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Haziran 2023 Başbuğum Size Bir Maruzatım Var!
    • 26 Mart 2023 ''Işıklar İçinde Yatsın'ın Dayandığı Kaynak
    • 13 Şubat 2023 Yıkıldım Depremde Enkazda Kaldım
    • 1 Eylül 2022 Karakoç'u Umuttun mu Mihriban?
    • 2 Mayıs 2022 Munik Ana
    • 19 Mart 2022 ''Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'' Nasıl Olacak?
    • 11 Şubat 2022 Fazıl Merdamert Destanı
    • 19 Aralık 2021 Devlet Babadır Banka Değil
    • 29 Mart 2020 Cuma Namazı Bundan Sonra Farzı Kifaye mi Oldu?
    • 20 Mart 2020 Hürriyet Olmayan Yerde Cuma Namazı Kılmak Caiz Değildir
    • 13 Mart 2020 Salgın Hastalık Olan Yerlerde Cuma Namazı Kılınamaz!
    • 9 Mart 2020 Allah Belamızı Çoktan Vermiş de Farkında Değiliz!..
    • 24 Şubat 2020 Neden İlle de Su Manzarası?
    • 5 Ocak 2020 9 Işık'ı 1 Ampule Bağlamak
    • 6 Aralık 2019 Müslümanın 12 Ödevi
    • 27 Kasım 2019 Anlarsın yalan Dünyayı
    • 19 Şubat 2019 Göçtü Gitti Ozan Arif -Sagu-
    • 15 Şubat 2019 ''Çağrımız İslam'da Dirilişedir'' ve OZAN ARİF
    • 12 Ocak 2018 Beyin Yetmezliği
    • 1 Eylül 2017 Aldığı Nefese Hükmedemeyen İnsan

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,364 µs