Konuk Yazar-Aydınlarocagı.org
Prof.Dr.Mustafa Erkal-Aydınlar Ocağı Genel Başkanı
3 Ocak 2011
Kuşatmayı Yarmakta Kararlıyız!
2011 yılının Ülkemiz ve Türk Milleti için hayırlı, başarılı ve aydınlık günler getirmesini diliyorum. Bütün okurlarımın yeni yılını kutluyorum. Temennimiz; 2011’de Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerin yıpratılmaması, sözde demokratikleşme ve açılım adı altında ülkenin olmadık maceralara açılmamasıdır. Türkiye’yi karmaşaya sokucu, ayrılıklara götürücü, kendi kimliğini inkâra zorlayıcı, etnik fitneyi ve taassubu zorlayıcı yanlışlardan uzaklaşılmalıdır. Egemenlik haklarımızı adeta açık arttırmaya çıkarmak herhalde iktidar sorumluluğu ve devlet adamlığıyla bağdaşmaz. Milli egemenlik hakları paylaştırılamaz ve devredilemez. Dış ipoteklere rağmen; siyasi ve ekonomik çıkarlarımız korunabilmelidir. Devletin dili olan Türkçe ve Türk kimliği ile uğraşanları ve bütün bu olup bitenlere tepki göstermeyip seyreden sözde milliyetçi kuruluş ve şahısları ayıplıyor ve kınıyoruz. Yakınlarının namusu konusunda hassas olanlar, aynı şeyi vatanları için de düşünmelidirler.
Ülke ne hale getirildi ki; MGK “tek devlet, tek millet, tek vatan” vurgulamalı bildiri yayınlıyor. Bunlara aykırı hiçbir girişimin kabul edilemeyeceği açıklanıyor. Aslında, MGK’nun çözülmenin aracı olan demokratik özerklik ve iki dilliliği gündemine bile alması doğru mudur? Bunları eğer gündeme alır, tartışılır kabul ediyorsanız; bu, ihanet cephesine acaba taviz olmaz mı?
***
Rey verelim vermeyelim; bizim demokrasi anlayışımıza göre rejimden yana, Türkiye Cumhuriyeti’nin var olmasıyla kendini özdeşleştirmiş her siyasi parti güçlü olmalı ve iktidar alternatifi bir özelliğe kavuşmalıdır. Bilhassa son kurultay sonrası CHP’nin nasıl değiştirildiğini ve dönüştürüldüğünü ibretle izliyoruz. Soroscusu, cemaatçisi, Habur Kapısı’ndan giren teröristlerin avukatı ve dünyada artık nesli tükenmiş, küreselleştirilmeye hizmet eden bir takım liberallerle beraber CHP bir yerlere götürülüyor ve bir yerlerin uygun bulduğu bir ana muhalefet partisi yapılıyor.
***
Geçenlerde Kosova’da genel seçimler yapıldı. Balkanlar ve diğer bazı bölgeler Türkiye’nin güvenlik çemberini teşkil eder. Buralarda kültürel ve siyasi etkinliğimizi korur ve geliştirirseniz; Anadolu üzerindeki talepleri ve saldırıları kırabilirsiniz. Bu seçimlerde Demokratik Türk Partisi’nin karşısına yeni bir parti çıkartıldı. Destekçisi az veya çok olsun fark etmiyor; önemli olan bu partinin milletvekili sayısını azaltabilmek. Tezgâh bu! Demokratik Türk Partisi böylece dört milletvekilliği yerine üç milletvekilliği çıkartabildi. Acaba, bu sonuçtan kimler kazançlı çıktı? Kimlere hizmet edildi? Eğer bir hizmet yarışı söz konusu ise; geliniz hep beraber Prizren’de bir Türk Kültür Merkezi açalım. Sadece Osmanlı-Türk eserlerini onarmakla iş bitmiyor. Türk kültürünü yaşatmak, Türkleri Kosova’daki demokratik hayatın tamamlayıcı ve anlamlı bir parçası yapmak uğruna gerekenler yapılmalıdır. Demokrasi çıtası böyle yükseltilebilir.
Son yayımlanan Wikileaks Belgeleri bazı gerçekleri ortaya çıkardı. Türkiye’de ABD diplomatlarına servis yapan sözde İslâmcı, eski komünist, sağ ve sol kesimden birçok kimse ortaya çıkıverdi. Bunların önemli bir bölümü sürekli TV ekranlarındadır. Aynı ekip ve kadro Türkiye’yi Brüksel ve Washington’un istediği gibi dönüştürmeye çabalıyor. Bu kadronun önemli bir bölümü iktidarın vazgeçemediği ve akıl aldığı isimlerdir. Tahribat biraz var ama; yavaş yavaş tezgâh geri tepiyor. Ne de olsa burası basit bir Afrika veya Uzakdoğu ülkesi değil! Demokrasi yaralı da olsa, yine de biraz şeffaflık sürdürülebiliyor. 2011 Haziranında sandık milletin önüne konulacak. Hafıza kaybına uğramadan herhalde gereği yapılacaktır. Seçim sonuçlarını açıklayan ABD şirketi yine iş başında kalacak mı, bilemiyorum!
İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nde okuyan ve doktora yapan bazı Türk öğrenciler, kendilerini Türkiyeli görmeyenler, geçenlerde beni aradılar. Türkiye’ye karşı yoğun bir propagandadan ve bunun değişik şekillerinden bahsettiler. Kıbrıs Rumları ve ırkçı Ermeniler başta olmak üzere Türkiye ile kavgalı ismen Türk olanlar da aynı cephede buluşmuşlardır. Hedef, milli devlet, üniter yapı, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığıdır. TSK’ne karşı yürütülen psikolojik harekât ve Milli Mücadele’nin devamı olarak gördüğümüz MHP’ne karşı kurulan tezgâh, birlikte yürütülmektedir. Kısaca satılmışı ve ihanet edeni bol bir ülkeyiz.
Bu yazı 1,517 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
11 Nisan 2022
Değerli Devlet Adamı Rahmetli Alparslan Türkeş'in Ardından
-
25 Mart 2021
''Türk-İslam Sentezi'' ve Garip Yakıştırmalar
-
28 Mart 2020
Virüslü Genel Manzara
-
4 Şubat 2020
İstanbul Kanalı Üzerine
-
1 Ocak 2020
Milli Marşımıza Ve Türkçeye Yapılan Saygısızlık ve Bir Sapıklık Örneği
-
26 Kasım 2019
Aranan Bir Kayıp: İnsan Hakları
-
7 Şubat 2019
Türk Dünyasının Bazı Sorunları
-
9 Ocak 2019
Ümmet Soslu Yeni Türkiye Oyunu
-
21 Aralık 2015
Türklüğün Gururu Prof.Dr. Aziz Sancar
-
24 Kasım 2015
Iğdır'da 42. Şura
-
5 Eylül 2015
Psikolojik Savaş ve İstikrar
-
14 Temmuz 2015
Koalisyon Mecburiyeti
-
23 Nisan 2015
Seçim Öncesinin Gündemi
-
9 Şubat 2015
Başkanlık Sistemi Tuzağı
-
1 Aralık 2013
1920 Ve 1923 Ruhları
-
4 Ağustos 2013
İleri Demokraside İlerlerken !
-
12 Haziran 2013
Kosova ve Balkan Gerçeği
-
30 Nisan 2013
Çözüm ve Barışın Arka Planı
-
8 Nisan 2013
Çelişkiler Yumağı
-
30 Mart 2013
Ters İşleyen Barış Süreci
Yorumlar
+ Yorum Ekle