Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
19 Eylül 2010
Olcay Yazıcı
Ah ne kadar yazık!
Olcay Yazıcı, artık yazamayacak.
Edebiyatımızın bir güzel kalemi daha sustu.
Şiiri nesrinden, nesri şiirinden daha güzeldi. Olcay Yazıcı; bir kuyruklu yıldızın kayıp gitmesi gibi, bir büyük aydınlığın birdenbire kararması gibi, bir zarif gül dalının kırılıp düşmesi gibi, bir güzel şarkının birdenbire susması gibi aramızdan çekilip gitti.
Bayramın birinci günü, beni telefonla aradı. Bayramın üçüncü günü ölüm haberi geldi. Daha 57 yaşındaydı. Ben onun daha 57 yıl yaşayacağını ve edebiyatımıza daha nice zarif eserler kazandıracağını sanıyordum.
Türkiye gazetesinde 12 yıl çalışmıştı. Kalemini önce bu gazetede eline almıştı. Bugün bu sütunu, ben de onun bir yazısıyla süsleyeceğim. Yazısının başlığı: İnsan, lisan demektir.
“Dil, millet olmanın temel unsurlarından biridir. Bilinen klasik yaklaşımı hatırlayalım. Siz eğer vatanınızı (coğrafî olarak) kaybederseniz, mücadele verir, onu yeniden kurabilirsiniz. Fakat dil şuurunuzu kaybettiğinizde tarihin uçurumunda yok olur gidersiniz. Bir daha millet olma şerefini asla elde edemezsiniz. Bir başka ulusun kölesi haline gelirsiniz. Çünkü, Horatius’un dediği gibi: Uçurum, uçurumu çağırır. Ve siz o uçurumda, bir daha dönmemek üzere yok olur gidersiniz.
Dil sadece bir konuşma ve anlaşma vasıtası değildir. Dil, bir milletin ilmî hafızası, hatırası, yani ruhudur. Mayasıdır. Özüdür. Dilini kaybeden, hafızasını da, hatırasını da kaybeder. Tanınmış Çek romancı Milan Kundera şöyle der: Bir toplumu yok etmenin ilk adımı, o toplumun hafızasını, yani kitaplarını, kültürünü ve tarihini silmek, yok etmektir. Bundan sonra yapılacak şey, o toplum için, yeni kitaplar yazmak, yeni bir kültür imal etmek, yeni bir tarih uydurmaktır. İşte, bütün bunlardan sonradır ki bir toplum, geçmişte ne olduğunu unutur, bugün ve gelecekte ne olacağını bilmez hâle gelir...
Dil ve din birliği yıkıldı mı, cemiyetin harcı ortadan kalkar. Mozaik dağılır ve millet yığın hâline dönüşür. Sürüleşir ve ömür boyu sürünür oradan araya. Bozguncu ve yozlaştırıcıların, dil ve din üzerinde bu kadar ısrarla durmaları tesadüfî değildir. Dilde, imla ve noktalama işaretleri de çok mühimdir. Öyle ki bana göre ilmin başlangıcı, virgülün nereye konulacağını bilmektir.
Türk olanlar, Türkçe’nin ses ilmini, güzellik ilhamını, kültür haysiyetini korumakla mükelleftir. Çünkü yeni yüzyılın savaşları, silahlar arasında değil, kelimeler arasında olacaktır/olmaktadır. Medeniyetler çatışmasının altında yatan ana sebep de budur. Zafer ya da mağlubiyet, önce kelimelerle başlar.”
Mekanı cennet olsun!
Bu yazı 1,233 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Mart 2013
Allaha ısmarladık
-
10 Mart 2013
Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
-
4 Mart 2013
Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
-
25 Şubat 2013
Ah Enver Ağabey!
-
24 Şubat 2013
Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
-
18 Şubat 2013
Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
-
4 Şubat 2013
Türk Olmak Şereftir
-
21 Ocak 2013
Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
-
14 Ocak 2013
A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
-
13 Ocak 2013
Terör biter mi dersiniz?
-
31 Aralık 2012
Soner Yalçına Açık Mektup
-
25 Kasım 2012
Turan Yazgan Hoca da...
-
23 Ekim 2012
Fazıl Say cayırtısı
-
21 Ekim 2012
MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
-
8 Ekim 2012
Atsız Şaman mıydı?
-
1 Ekim 2012
Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
-
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
-
9 Nisan 2012
Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
-
1 Nisan 2012
Türk Ocakları 100 yaşında
-
5 Mart 2012
Hocalı mitinginde bir yanlışımız
Yorumlar
+ Yorum Ekle