En Sıcak Konular

Nuri Gürgür-Türk Ocakları Genel Başkanı
Konuk Yazar-Türk Yurdu
Nuri Gürgür-Türk Ocakları Genel Başkanı
3 Ağustos 2010

Osman Baydemir’in Hezeyanlarının ve Yankılarının Düşündürdükleri



Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir Kürtçülüğün siyasî yol haritasını açıkladı. Bunun, Tunceli’de düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali programı içerisinde yapılması çok önceden plânlandığını gösteriyor. Festivali düzenleyen Tunceli Belediyesi, 1937-38 Dersim ayaklanmasının elebaşısı olarak yakalanıp idam edilen Seyit Rıza’nın gösterişli bir heykelini kent merkezine dikti. Açılışını festival tarihine denk getirmek suretiyle bir yandan Türkiye Devleti’ne ve Cumhuriyet’in yasalarına meydan okurken, diğer yandan bölge halkına uygulamaya koymaya niyetlendikleri “özerklik” projesine ilişkin etkili bir mesaj verilmesi düşünüldü. Ayrıca örgütün Tunceli’de düzenleyeceği toplantı ve yürüyüşlerde, ziyaret edilip saygı duruşunda bulunacakları, gösteriyi başlatacakları bölücü fitnenin Türkiye Devleti’ne baş kaldırışını sembolize eden “anıt-mahal” belirlemiş bulunuyorlar.

İki ay kadar önce Diyarbakır’da Şeyh Sait için düzenlenen anma toplantısından sonra, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki isyanın elebaşılarının hangi maksatla yüceltildiği ortadadır. Ayrıştırıcı – bölücü etnik fitnenin çok kapsamlı, plânlı ve organize girişimlerine karşı efsunlanmış gibi hareketsiz kalan yahut olup bitenleri dürbünün tersiyle izlemeye çalışıp saçma sapan önerileri çözüm adı altında öne süren kurumların, liberal aydınların aymazlığı çok pahalıya mal oluyor. Bunların tutumlarının hamakat sınırını çoktan geçtiği ortadadır. Türkiye Devleti bu sistematik çabalarla bir yerlere taşınmak istenirken bazı safsataların çözüm adına tekrarlanıp durması hazin bir manzaradır.

Meselâ 70’li yılların ortalarına kadar ülkenin kurtuluşu adına Marksist-Maoist teorilerden esinlenen önerileri hararetle tavsiye eden Şahin Alpay, son yıllarda yörüngesini değiştirdikten sonra çıkış yollarını farklı kaynaklarda arayanlardan birisi. Bu bağlamda Cumhuriyet döneminin en büyük problemine, bölücü terör konusuna liberal mantalite çerçevesinde çözüm yolunu kestirmeden bulmuş görünüyor: “Artık analar ağlamasın diyen çözüme kararlı bir hükümet, dizginleri ele alarak doğrudan veya dolaylı Kandil’i muhatap alarak, Kürt kimliğini bütün gerekleriyle tanıyarak, PKK militanlarına kapsamlı bir siyaset yolunu açarak silahlı Kürt isyanına son verebilir.”

PKK sözcüleri ve örgüt yandaşları bir süreden beri “demokratik özerklik” deyimini daha sık gündeme getiriyorlar. PKK’nın Kandil’deki yöneticisi Karayılan ve bazı BDP’li milletvekilleri ültimatom gibi açıklamalar yapıyorlar; Türkiye Devleti’nden beklentilerini sıralıyorlar, yerine getirilmemesi durumunda bölgesel özerklik ilan edeceklerini söylüyorlar. Bu girişimin bölge halkı tarafından benimsenmesini sağlayarak uygulamaya geçmek amacıyla hazırlık yapıyorlar. Nitekim geçen ay PKK güdümündeki belediyelerin Diyarbakır’da yaptıkları toplantıda bölgesel özerkliğe geçebileceklerini açıkladılar. Bu arada ayrıştırma çabalarının en fazla yoğunlaştığı üçgenin Yüksekova bölgesinde, 11 mahallenin ilk denemeyi yapmaya kalkıştığı duyuldu. Ancak çok cılız bir girişim olduğundan üzerinde fazla durulmadı.
Osman Baydemir siyasi Kürtçülüğün etkili isimlerinden biridir. Tunceli’deki konuşmasını kendiliğinden değil, gerekli yerlerle konuşup kararlaştırarak Öcalan’ın ve BDP’nin sözcüsü olarak yapmıştır.

Nitekim BDP Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız, Baydemir’in “yanlış bir şey söylemediğini, aynı görüşleri paylaştıklarını” açıkladı:

“Bizim yerel yönetimler ve demokratik özerkliğe ilişkin bir programımız var zaten. Ona ilişkin kararımızda yeni bir tanımlama meselesi yok. BDP olarak demokratik özerklik belgemizde Osman Bey’in bahsettiği unsurların hepsi var. Demokratik özerklik projemizde, yerel parlamentoların etnik temele dayanmadan öneri sunma durumu var. Avrupa’da olanların aynısını Osman Bey tekrarlamış oluyor.”

Osman Baydemir’in çok tartışılacak sözleri dört dörtlük bir ayrışma projesi anlamına geliyor. Baydemir’e göre :

Projeleri Kürtlerin iradesi anlamını taşıyor.
Savundukları demokratik özerklik, Avrupa’daki yerel yönetimler programıyla karıştırılmamalıdır. Çünkü kendilerininki ondan daha ileri, daha demokratik ve daha katılımcı bir süreç ifade etmektedir.
Özerk bölgeler, yeni özerk Karadeniz, özerk Marmara ve tabii özerk Kürdistan olacak. TBMM varlığını sürdürecek; ancak her bölgede bölgesel parlamento bulunacak. Bu bölgesel parlamentolardan birisi Kürdistan bölgesel Parlamentosu olacak. Türk Bayrağının yanında Kürt halkının yerel renklerini taşıyan bayrağı gönderde yer alacak.
Osman Baydemir Türkiye’de özellikle kendilerini liberal ve demokrat aydınlar olarak tanımlayan çevrelerde yıllardır hüküm süren “ahmaklık” ve “algılama zafiyeti”ne bakarak şimdiye kadar yaptıkları zemin yoklamalarında ciddi bir tepkiyle karşılaşmamalarından, tam tersine sırtlarının sıvazlanmasından cesaret alarak soruyor: “Belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağı ile sarı, kırmızı, yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur?”

Benzer bütün taleplerine liberal ve demokratik yorumlar yaparak destek veren, Türkiye Devleti’ni sürekli suçlayan, askeri ve polisi Kürtler’e eziyet eden, sürekli vurup öldüren zulüm ve baskı makinesi sayan liberal çevrelerin, bu absürd çıkışları da savunabilmelerine yardımcı olmak amacıyla aklınca kurnazlıklar yapıyor. İsteklerinin birlik ve beraberlik projesi anlamına geldiğini, demokratik, müreffeh Türkiye’yi ve yapmak istediklerini vurguluyor. Sonra da derin bir pişkinlikle örgütün adını açıkça zikretmeden “devrimci şiddet” tabirini kullanarak, PKK’yı ima eder görünerek şiddeti sözüm ona kınıyor.

Baydemir’in örgütün sözcüsü olarak söyledikleri her vesileyle kendilerine destek veren liberal-demokrat cenahtan anında destek gördü. Bu manzara bölücü fitnenin nasıl gelişip yerleştiğini, etki alanını genişlettiğini bir kere daha gözler önüne seren ibret verici bir tablodur.

Ahmet Altan’ın 03.08.2010 tarihli Taraf Gazetesi’nde yazdıkları “demokratik özerklik” adı altında ortaya atılan, Öcalan’ın, Karayılan’ın, örgütün siyasî kanadını ve son olarak Osman Baydemir’in sözlerinin “şerhi” anlamına geliyor.

“…… Çocuklar gereksiz yere ölüp gitsinler mi? Ne olur, Allah rızası için Diyarbakır Belediyesi’nin önüne Kürt bayrağını çekseler, Türkiye özerk bölgelere ayrılsa. Güneydoğu’yu Kürt siyasetçiler yönetse ne olur? Biz Türkleri yıllardan beri Türkler yönetince ne oluyorsa, Kürtleri de Kürtler yönetince o olur, sonunda hep birlikte bu işlerin ırk meselesi olmadığını anlarız. Kürtlerin bayraklarını çekecek bir yerleri olmadı, kısa bir süre dışında devletleri olmadı, çok zulüm gördüler, çok acıyla karşılaştılar “Biz de belediyelerin önüne bir bayrak çekelim” diyorlar, ne olur çekseler?

Ülkenin bölünmesini bu derece net ifadelerle isteyen örgütlerin, siyasetçilerin ve onları destekleyen kalemlerin bulunduğu bir ülkede, yönetimi hâlâ antidemokrat, şoven ve devletçi olarak suçlayanlar, özgürlüklerin olmadığını tekrarlayanlar hem kör hem de yalancıdır. Ahmet Altan ve onun gibi düşünenler bu hezeyanların hangi anlama geldiğini elbette bilirler. Türkiye’nin federatif bir sisteme dönüşmesini, iki farklı milletten oluşan, iki başkentinin, iki bayrağının, iki dilinin olduğu, Ankara’nın yetkilerinin en az yarı yarıya Diyarbakır’a aktarıldığı bir yönetimin kurulması Ahmet Altan ve benzerleri için “demokratikleşme” dir. Hatta Türk adının ve çağrışımlarının, ilintilerinin başta Anayasa olmak üzere resmî kayıtlardan kazınıp atılması “çağdaşlık”tır, eşitliktir.

Bu marazî tiplerin, hastalıklı zihinlerin, yozlaşmış karakterlerin bazı çevreler nezdinde itibar görmeleri, TV kanallarının ve gazete sayfalarının astronomik ücretler karşılığında hizmetlerine sunulması, yönetim kademelerinde muhatap alınmaları hezeyanlarına kulak verilmesi bu ülkenin en büyük bahtsızlığıdır.

Şuur ve feraset sahibi herkesi kahreden bu elem verici tablonun sevindirici bir yanı da var. Densizlikleriyle, küstahlıklarıyla millî yapımıza, değerlerimize ve kurumlarımıza yönelik saldırılarıyla kendilerini teşhir ediyorlar. Haklarında hâlâ kanaat sahibi olmayanlar varsa, yazdıklarıyla, konuştuklarıyla kimliklerini, kişiliklerini, meşreplerini ve zihniyetlerini tereddüde yer olmayacak kadar açık şekilde sergiliyorlar. Böylelikle ironik bir yorumla ülkemize kendi çaplarında iyilik yapmış oluyorlar.

Bölücü etnik fitne özenle hazırlanan bir stratejiyi adım adım uygulamakta kararlı görünüyor. Önümüzdeki günlerde de, dikkatlerin referandum üzerinde yoğunlaşmasından yararlanarak, terör saldırılarını sürdürürken milletimizin ve devletimizin sinir uçlarını sürekli sıkıştırarak toplumsal bir çatışma ortamı hazırlamaya çalışacak. Böylelikle kaos ortamı oluşturabildiği ölçüde bunu Dünya kamuoyuna en çarpıcı şekilde duyurmaya çalışacak. Yoğun bir propaganda kampanyasıyla Batı dünyasını yaptıklarının terörist eylemler değil, halkın kurtuluş mücadelesi olduğuna inandırıp meseleyi uluslararası bir konu haline getirerek, Türkiye Devleti’yle masaya oturmayı plânlıyorlar. Böylelikle ilk olarak Öcalan’ın dillendirdiği “demokratik özerklik” projelerine uluslararası kamuoyunun desteğini sağlayacaklarını, meseleyi uluslararası bir konu haline getireceklerini, içeriden ve dışarıdan Türkiye Devleti’ni sıkıştırarak amaçlarına ulaşacaklarını hesaplıyorlar. Basında, siyasî ve entelektüel çevrelerde sempatizanlarının bulunuşundan, ideolojik ve felsefi mülahazalarla kendilerine arka çıkanların oluşundan her zaman ki gibi cesaret alıyorlar.

Türkiye’de hâlâ bu tarihi ve siyasal problem bütün boyutlarıyla ve çapıyla orantılı şekilde algılanmadığından, yeterli derecede önemsenmediğinden, çözüm adına sürekli hatalar yapıldığından, siyasî merkezlerde ve TBMM’de “ortak akıl” üretme alışkanlığı bulunmadığından bu karmaşa ne yazık ki devam edecek gibi görünüyor.

 



Bu yazı 1,112 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Nisan 2012 12 Eylül Davası Bu Haliyle Sonuçsuz Bir Girişim Olarak Kalacaktır
    • 28 Mart 2012 Türk Ocakları bu yıl 100.ncü yılını kutluyor
    • 3 Mart 2012 Eğitim Meselesi Siyasallaştırılmamalı
    • 11 Şubat 2012 Yılmaz Öztuna Hakka Yürüdü
    • 10 Şubat 2012 Tarihi Binamız Neden Alınamadı, Nasıl Alınabilir?
    • 1 Şubat 2012 Fransa Parlamentosu ve Sarkozy Türkiyeye Tarih Bir İmkn Sunuyor
    • 15 Ocak 2012 Bir Milli Kahramanı Kaybettik Türk Milletinin Başı Sağolsun
    • 7 Ocak 2012 Uludere Faciası Ahlksızca İstismara Çalışılıyor
    • 30 Aralık 2011 Türkiye Herşeye Rağmen Büyük ve Güçlü Bir Ülkedir
    • 20 Aralık 2011 Türk Ordusu Bu Sataşmalara Müstahak Değildir
    • 5 Aralık 2011 Dersim’in Nedense Konuşulmayan Tarihçesi
    • 26 Kasım 2011 Yeni Anayasa Hazırlıkları Fetiş Haline Getirilmemelidir
    • 5 Kasım 2011 KCK Operasyonlarına Gösterilen Tepkilerin İdeolojik Anlamı Üzerine
    • 21 Ekim 2011 Milli Politika Zarureti
    • 10 Ekim 2011 Türk Toplumunun Sinir Uçlarıyla Oynanmamalı
    • 25 Eylül 2011 Yirmibirinci Yüzyılda Nasıl Bir Türk Ocağı?
    • 6 Eylül 2011 İsrail ile Savaşın Diğer Yüzü
    • 1 Eylül 2011 Tarihi Gafın Diğer Yüzü
    • 1 Eylül 2011 Işık Koşaner’e Tepkiler Haklı Sayılabilir mi?
    • 15 Ağustos 2011 Suriye’deki Olaylara İlgisiz Kalamayız

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,244 µs