Konuk Yazar-Türkiye
Yavuz Bülent Bakiler
12 Nisan 2009
İstanbul Şehir Tiyatrolarındaki ihanet
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahneye konulan bir oyun var: Kendi Gök Kubbemiz.
Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal’in bütün şiirlerinin toplandığı kitabın güzel adı. Şair, Süleymaniyede Bayram Sabahı isimli o meşhur şiirine şöyle başlıyor:
“Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniyede
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan”
Yahya Kemal, Cumhuriyet devrimizin en büyük şairlerinden biri. Milletimizin kültür köklerinden kat’iyyen kopmayan bir büyük aydınlık. Yâni, “kökü mâzide olan bir âti.”
Sönmez Atasoy, aziz şairimizin yazılarından ve şiirlerinden yola çıkarak tek kişilik bir tiyatro eseri hazırladı ve ismini Süleymaniye’de Bayram Sabahı isimli şiirden aldı: Kendi Gök Kubbemiz. Bu güzel oyun, ilk önce 1996 yılında, Harbiye Cep Sahnesi’nde sahnelendi. Oyunu, başından sonuna kadar, büyük bir başarıyla Toron Karacaoğlu ayakta tuttu. 1996 yılında sahnelenen Kendi Gök Kubbemiz‘de, Toron Karacaoğlu, Yahya Kemal’in: 26 Ağustos 1922 başlıklı o meşhur şiirini de okuyordu:
Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Yâ Rabbî
Senin uğrunda ölen ordu budur Yâ Rabbî
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
Galib et çünkü bu son ordusudur İslâmın
Yahya Kemal bu şiiri, Ordularımız 26 Ağustos 1922 tarihinde, Yunan ordularına taarruz ettiği zaman yazmıştı. Biz, o taarruzda başarılı olamasaydık, bugün Anadolu topraklarında avuç içi kadar bir yerde ya vardık, ya yoktuk.
Kendi Gök Kubbemiz İstanbul Şehir Tiyatrolarımızda yeniden sahneye konuldu. Oyunu yine Toron Karacaoğlu başarıyla omuzluyor. Yalnız bu yeni oyunda, utanç yüklü bir noksanlık var. Bir takım yetkililer, içinde: Türk ordusu- ezan -İslâm kelimeleri geçen yukarıdaki kıtanın okunmasını yasaklamışlar. Böyle bir yasaklama, dünkü Bulgar veya Moskova tiyatrolarında uygulansaydı bir diyeceğimiz olmazdı. Çünkü mayası, Türklük ve İslâmiyet düşmanlığıyla pörsümüş geri kafalara, böyle bir davranış doğrusu çok yakışırdı da. Ama İstanbul’da, Belediye Şehir Tiyatrolarımızda aziz şairimiz Yahya Kemal‘in bu mükemmel kıt’asına sansür uygulanması, gâflettir, dalâlettir ve katmerli bir ihânettir. Türk’e ve İslâma düşman bu çağ dışı, bu ahmak, kafaların İstanbul Şehir Tiyatrolarımızda söz sahibi olması, Yunan ordularının 1922 saldırılarından kıl kadar farklı değildir.
Bu yazı 959 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Mart 2013
Allaha ısmarladık
-
10 Mart 2013
Anıtkabir'de Kral Abdullah'ın gözyaşı
-
4 Mart 2013
Hocalı'da Ermeni ve Rus vahşeti
-
25 Şubat 2013
Ah Enver Ağabey!
-
24 Şubat 2013
Sinoplu gençleri kim tahrik etti?
-
18 Şubat 2013
Kemalizmin millet anlayışında dinin yeri yoktur
-
4 Şubat 2013
Türk Olmak Şereftir
-
21 Ocak 2013
Nazım Hikmet'e niçin saygı duyayım? -ll-
-
14 Ocak 2013
A. Menderes'e tekme tokat dayak, Apo'ya renkli televizyon
-
13 Ocak 2013
Terör biter mi dersiniz?
-
31 Aralık 2012
Soner Yalçına Açık Mektup
-
25 Kasım 2012
Turan Yazgan Hoca da...
-
23 Ekim 2012
Fazıl Say cayırtısı
-
21 Ekim 2012
MHP Devlet Bahçeli'yle büyümüyor, büyümeyecek!
-
8 Ekim 2012
Atsız Şaman mıydı?
-
1 Ekim 2012
Balyoz davasının hakimi ben olsaydım...
-
9 Haziran 2012
Abdurrahim Karakoç (1932-2012)
-
9 Nisan 2012
Ordumuzu siyasete bulaştırmamak
-
1 Nisan 2012
Türk Ocakları 100 yaşında
-
5 Mart 2012
Hocalı mitinginde bir yanlışımız
Yorumlar
+ Yorum Ekle