Rusya denildiğinde kutup ayıları akla gelir. Kutup ayıları denildiğinde ise Rusya... Bu ikili, kuzeyde; kutuplara yakın bölgelerde varlığını sürdürür. Yalnızlığı seven kutup ayıları, uzaktan bakıldığında hayli sevimli mahlûklardır. Yanlarına fazla yaklaşıldığında ise, oldukça tehlikelidirler. Hatta bu tür yakınlaşmalar ölümlü olaylarla bile sonuçlanabilir. Kutup ayısı ile özdeşleşmiş olan Ruslar da, nedense pek sevilmezler. Dört asırdır acı bir yalnızlığı yaşayan bu halk, hem Doğudan hem de Batıdan dışlanmışlardır. Hıristiyan olmaları bile, Batı tarafından kabullenilmeleri için yeterli olmamıştır. Zira Haçlılar tarafından istila edilen Bizans gibi onlar da Ortodoksturlar yani Hıristiyanlığın, doğu şubesi!.. Bu dışlanmışlıkta bir tek istisna vardır. O da Komünizmli yıllardır. Dünyanın iki kutuplu olduğu yıllarda birçok ülke, birçok halk isteyerek veya istemeyerek komünizme ve Ruslara yakınlaşmış; Küba, Yugoslavya gibi birkaç istisna dışında kahir ekseriyeti bu yaklaşmanın ceremesini istiklalleri ile ödemiştir. Macar halkı bunların başında gelir. Tatarlar, Kıpçaklar, Çerkezler, Çeçenler ve daha niceleri
Rusyayı, Rusya yapan Türkler ve
Almanlar olmuştur. Haliyle iliklere kadar işlemiş bir Türk ve Alman etkisi
yadsınamaz. Ruslar, başta Tatarlar ve Çerkezler olmak üzere, Turanî topluluklar
eliyle medeniyete aşina olmuştur. Sonrasında Almanların etkisi görülür.
Komünizmi bile Almanlar getirmiştir bu ülkeye. Lenin, Yahudi asıllı bir
Almandır. Onunla birlikte Gürcü Yahudisi Stalin ve başta Tatarlar, Başkurtlar
olmak üzere Batı Türkistan Türklerinin lideri olan Sultan Galiyev
Galiyevin
destansı hayatı, bir hayalet gibi dolaşmaktadır bugün deşt-i Kıpçakta. Kıpçak
bozkırları yeni Şeyh Şamiller, Osman Baturlar, Caher Dudayevlerle; yeni yeni
destanlar söyleyeceği günlerin özlemiyle uyanmaktadır her bir sabaha.
Haddizatında adam olmasını Altınorduya
borçlu olan Rus devlet otoritesi, bilinçaltına işlenmiş olan belki bir
hayranlık, belki bir kıskançlık çokça da aşağılanmışlık kuruntusunu
(kompleks) yenme gâyesiyle Tatarlardan ve/veya
Çerkezlerden kız alma takıntısından kurtulamamıştır. Burada, bu durumu
asimilasyon olarak açıklamak çok basit kalacaktır. Rus devlet arması bile,
ortadan kaldırmak suretiyle bağımsızlıklarını elde ettikleri Kazan Hanlığı
üzerine bina edilmiştir. Elinde mızrağı ile bir Rus süvarisi ve mızrağın ucunda
Kazan Hanlığının simgesi olan ejderha!.. Birkaç küçük ayrıntı dışında bu arma
dört asırdır hiç değişmemiştir.
Çarlık Rusyası da tıpkı Osmanlı gibi çok
dilli, çok kültürlü, çok milletli bir yapıdan oluşuyordu. Sosyalizm belki de
çaresizliğin çaresi idi. Osmanlının, Osmanlıcılığına benzer bir durum söz
konusuydu bir yerde. Şimdilerde kısa adı BDT olan Bağımsız Devletler
Topluluğunu ayakta tutmaya çalışan bir Rusya ile karşı karşıyayız. BDT tahlil
edildiğinde Rusyanın bu oluşumda eşitler arasında birinci açılımı ile ipleri
elinde tutmaya çalıştığı görülecektir. Yalnız bunda pek de başarılı
olamadığını, Çini yanına alarak Şanghay 5lisini oluşturmaya yöneldiğini ama
Çin gibi hızla büyüyen bir dev karşısında izlediği bu stratejinin -uzun vadede-
Rusyaya yarardan çok zarar vereceğini öngörebilirsiniz. Doğal olarak kendi
geleceğine ve varlığına en büyük rakip ve hatta tehlike olarak gördüğü Türk
Dünyasına karşı Çin ile dirsek temasına girmeye çalışsa bile Güneyinde Kırım
daha da ileride Ankara; doğusunda Kazan daha da ileride Taşkent, Astana, Bakü,
Aşkabat ve irili ufaklı daha birçok güç merkezi Rusyanın, geçen yüzyıldaki gibi
rahat hareket etmesini engelleyecektir. Hele de bu irili ufaklı güç merkezleri
birleşirse!.. Velhâsıl Avrupa/ABD, Türk Dünyası ve Çin ile kuşatılmış bir
Rusyanın, eski şaşaalı günlerine dönmesinin mümkün ol(a)mayacağı ortadadır.
Siyasî açıdan Türk Dünyası ile kuşatılmış
olmak, Rusya için bir engel (handikap) dahası hayatî tehlike (risk) teşkil
etmektedir. Bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetlerinin yavrukurtlar gibi günden
güne gelişip, güçlenmesi -ister istemez- Rusyanın enerjisini, sinerjisini
çekerek olacaktır. Dahası neft (petrol) ve doğalgaz ihracı ile ayakta duran ve sahip
olduğu hantal iktisadî (economic) yapı ile bilgi merkezli küresel iktisadî
düzene (makro-economic systeam) ayak uydurması zor görünen bir Rusyayı,
önümüzdeki 25-30 yıllık süreçte çok daha büyük sıkıntılar beklemektedir. Bir
zamanlar Osmanlıya Hasta Adam yakıştırmasını yapan Rusyanın, şimdilerde
aynı acıklı kaderi paylaştığı ortadadır. Ciddi sağlık sorunları yaşayan ve bu
sorunları günden güne artan, tabiri caizse elden-ayaktan düşmeye başlayan kutup
ayısının ecelinin -çok büyük bir sürpriz olmadığı takdirde- yanında, yöresinde
dolanmaya başlayan boz kurtların elinden olacağını tahmin etmek zor değildir. Zira
iktisadî güç ile desteklenmeyen hiçbir askerî güç ilelebet yaşayamaz. Haliyle Rusya'nın
askerî gücü de, uzun vadede ister istemez gerileyecektir. Hatta ve hatta yüzyılın
sonunda kaleme alınacak olan tarih kitaplarına, bir zamanlar Bering Boğazına
kadar gitmiş olan Rusların, Uralların doğusundan silindiği yazılırsa kimse
şaşırmamalıdır.
Rusya, Batı yönünden siyasî hegemonya
peşindeki Avrupa Birliği ve Amerika tarafından sıkıştırılırken, Doğuda da
zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip Türk Dünyası ve hızla büyüyen Çin
ile üstü örtülü bir rekabeti sürdürmeye çalışmaktadır. Haliyle rahat nefes
alabileceği tek yön güney komşusu Türkiye olarak görünmektedir. Velhâsıl,
boğazları elinde tutan bir Türkiye ve boğazı sıkılmaya çalışılan bir Rusya!.. Bu
durumdaki bir Rusya, hiç olmadığı kadar Türkiyeye muhtaçtır. Üstelik bu
muhtaçlık İstiklal Harbi yıllarında Türkiyenin yaşadığı sıkıntıların da kat be
kat üstündedir. Zira söz konusu olan her yanıyla çatırdayan ve düşmesi an
meselesi olan koskoca bir imparatorluktur. Haliyle bu iri devin yıkılması bir hayli
gürültü-patırtıyı da beraberinde getirecektir. Türkiye, başta Azerbaycan olmak
üzere Türk Cumhuriyetleri ile safları sıkı tutar; küresel ölçekli siyaseti iyi
okuyup, adımlarını ona göre atabilirse hasta ayıyı istediği gibi oynatabilir.
Aziz Dolu Atabey
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle