Bir süre önce, ulusal basında çıkan haberlerde İsviçrede, Türklere ait 3105 gizli hesap olduğu ve bunlardan 2711inin AKP döneminde açıldığı yazılıp çizildi malûmunuz. Seçim sürecindeki bir ülkede birilerinin, -yangından mal kaçırır gibi- yurt dışındaki bankalarda hesap açtırma yarışına girmesini biz de her bilinçli yurttaş gibi tuhaf karşıladık. Bu durum, genel seçimlerde AKPye ne getirir; AKPden ne götürür dahası halkın tercihi, teveccühü ne yönde olur bilinmez. Ama biz, koyu bir Beşiktaşlı olarak İsviçredeki hesap, Çarşıya uymaz diyoruz!.
Bir ülkenin iktisadının gücü, güvenilirliği o ülkede
faaliyet gösteren bankalarının müşterilerine açtığı hesap sayıları ile ve tabi işlem
hacmi (ciro) ile doğru orantılıdır. Ülkenin emisyon hacmi yani piyasadaki para
sürümü -bankacılık sisteminin sağlamlığı ile de desteklenmek suretiyle- istikrar
unsuru olması açısından daha bir önem kazanır. Bu nedenledir ki, yukarıdaki haber
-bize kalırsa- ülke iktisadının (economi) iyiye gitmediğinin bir işaretidir. Niye
mi? İyiye gitseydi, bu hesaplar Halk Bankasının bir İstanbul şubesinde misal (sözgelimi)
Kasımpaşa'da açılırdı da ondan!. Ha bu arada, yurtdışına çıkan paraların kaynağı
meçhulse yani rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk gibi kalemlerden elde edilmiş bir
haksız kazanç amiyane tabirle kara para durumu söz konusu ise o zaman işin
rengi değişir tabi!.
Atatürkün oldukça ibretlik (ironik) bir sözü vardır
malûmunuz. Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!. demiştir. Belki de içine bir
şeyler doğmuştur, kim bilir? Sezgilerinin çok güçlü olduğu söylenir rahmetlinin.
Onun bu sözünü iktisada (economi) da uyarlayabiliriz. Misal mevduatınızı
(birikim) Türk bankalarına emanet ediniz diyebiliriz. Bu uyarlama sonucunda da birileri, yerli
bankaların müdürlerinden özür dilemek zorundadır. En başta da Halk Bankası
Genel Müdüründen!.. Zira her akşam, evine, kutular dolusu iş götüren Halk
Bankasının dürüst, çalışkan, akça pakça müdürcüğü dururken birilerinin gidip,
elin meymenetsiz bankalarının, kefere müdürlerine prim+kariyer yaptırması hiç de
hoş bir durum değildir. Çok ayıp edilmiştir adamcığa, çook!..
Olaya AKPliler, AKPli, geçinenler ve de AKPden geçinenler
açısından bakacak olursak, ülke iktisadı uzay mekiği yahut turbo jet gibi hızla
yedi kat semaya doğru doğru yol almaktadır. Türkiyenin 17. büyük iktisatken, 19.luğa
gerilemiş olması -olsa olsa- kerameti RTEden menkul; dolardaki hızlı yükselişe
benzer taktiksel bir manevradır. Çünkü Suriyeye tırlar dolusu silah; İrana,
uçaklar dolusu altın ihraç eden bir ülke olduğumuz dilden dile dolaşırken, yerli
bankalardaki kasalarının ağzına kadar dolup taşması kaçınılmazdır. Hatta kasalarda
yer kalmayınca ülkede ne kadar ayakkabı kutusu varsa onları da kullanan AKPliler
ve muhipleri son bir çare olarak İsviçre bankalarına hücum etmişlerdir. Siz,
Zeki Alaysa-Metin Akpınar ikilisinin -evlerinin bahçesinde işlenmiş (rafine)
benzin sergisi açan- iki avanağı canlandırdıkları Petrol Kralları adlı fil(i)mi
hiç mi izlemediniz? Olay, bu filimde anlatılanların tıpkısının, aynısıdır.
Öküzün altında buzağı aramaya gerek yoktur. Buzağı varsa bile anasının nikâhı,
ebesinin örekesi tastamamdır. Hem Müslümanlar arasında hediyeleşmek sünnet
olup; münafıklar -affedersiniz- müminler arasında gidip gelen kol saati, tatil
paketi vs. trafiği ne kadar yoğun olursa, göle çalınan yoğurt -tekrar affedersiniz-
millî birlik ve kardeşlik projesi de bir o kadar tutar.
Vallahi cancağızlar, biz, uzay mekiği yahut turbo jet gibi
gittiği iddia edilen iktisadımızdaki irtifa kaybını taktiksel bir manevra
olarak görmüyor, göremiyoruz. Biraz iktisattan anlayan dahası biraz vatansever
olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Allahın kulunun da çıkıp, bunun aksini söyleyebileceğine
inanmıyoruz. Çünkü iktisadımızdaki bu irtifa kaybının sebebi, yakıt tankının
boşalmaya başlamasıyla alâkalı bir durumdur. Evde ne var ne yok satıp-savarak depoyu
dolduran (buna bir de fulllemek demiyorlar mı?!.) AKPliler tatile çıkmış;
biraz fazla açılınca da ibre kırmızıyı göstermeye başlamıştır. Mirasyedi
veletler gibi davranan, elde-avuçta satacak bir şey bırakmayan AKPlilerin
hesapsız-kitapsız harcamalarına dağ olsa dayanmayacağı açıktır. Velhâsıl
(kısacası) elinde THY, Ziraat Bankası gibi bir iki çanak-çömlek kalan
AKPlilerin yakın bir gelecekte düşüyoruz nidalarını duyarsanız, şaşırmayın.
Şimdi,
anlamadığımız husus şu: Dolar 1,30lardan, -neredeyse- 3,00 TL bandına dayanmışken
hâlâ iktisadımızı, istikrar abidesi gibi göstermeye çalışan; G-20 ülkeleri
arasında 17.likten, 19.luğa gerilemiş olmamızı görmezden gelen; cari açığı
son 13 yılda devamlı surette arttırmak suretiyle, üst üste Cumhuriyet tarihinin
rekorlarının kırılmasına yol açan AKPlilerin çay yerine, ne içtiklerini;
tespih yerine, ne çektiklerini gerçekten merak ediyoruz!.. Özallı yıllar, birlik (coalition)
hükümeti yılları ve nihayetinde AKPli yıllar olarak kabaca bir tasnif yaparak,
12şer yıllık iktisadî verileri incelediğimizde 1979-1990 yılları arasında
14.446 milyar dolar, 1991-2002 yılları arasında 17.651 milyar dolar, 2003-2014
yılları arasında 444.909 milyar dolar cari açığın gerçekleştiğini görüyoruz.
Yine yıllara göre dağılımın 2009 yılında 2.33 milyar dolar, 2010 yılında 6.58
milyar dolar, 2011 yılında 9.82 milyar dolar diye gittiği görülüyor. AKPnin iktidara
geldiği 2002 yılında cari açığın millî gelire oranı % 0,27 iken şimdilerde bu
rakam -neredeyse- % 10 seviyelerine dayanmış bulunuyor. Bütün bu rakamların
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına ait resmî veriler olduğunu dahası kredi kartları
ve tüketici kredileri ile pohpohlanan üretmeden, tüketmeye dönük bir iktisadî
büyümeyi mucize olarak yutturmaya çalışan AKPlilere, Dünya Bankasının 1960dan
bu yana yayınladığı ilerleme raporları kaynak (reference) alındığında
Türkiyenin zaten her yıl ortalama % 4,5 büyüdüğünü, AKP döneminde ortalamaya
yansıyan % 0,5lik, bilemediniz % 1lik artışın ise -yapılan onca
özelleştirmeye rağmen- devede kulak olduğunu belirtelim.
Ha bir de liderinizin meşhur double yolları,
bizim tabirle çift yolları vardı değil mi? Türkiyede 18 milyondan fazla
motorlu taşıt olduğunu; bunların yıllık bakımını, harcını-küreğini, depolarına
konan yakıttan alınan fahiş orandaki vergileri üst üste koyup hesapladığınızda
zaten yolların da halkın sırtına vurulduğu ortaya çıkacaktır. Velhâsıl
İnönünün, milletin eline kazma-kürek verip zorla yol yaptırması ile sizin,
milletin cebini boşaltarak yolsuzluk -affedersiniz- yol yapmanız arasında pek
de bir farkın olmadığı ortadadır. Yolların kamulaştırma bedellerinin de
-ekseriyetle- Demokrat Fırka (party) zamanında ödendiğini biliyorsunuzdur
sanırım!.. Durun, hakkınızı yemeyelim şimdi!.. AKP döneminde de epeyce bir
ödeme yapılmış. Söz gelimi Hz. Muhammede (Allahın selamı üzerine olsun)
bağlılığından (sadakat)
dolayı sıddîk diye anılan Hz. Ebu Bekirden (Allah ondan razı olsun) ilhâmla adı
konmuş; RTEye olan bağlılığı ve dahi hukuk ilmine vâkıflığı ile göz kamaştıran
bir bakanınızın Yozgatın Akdağmadeni taraflarındaki akrabalarının yaşadığı birkaç
köye epeyce bir meblağ ödenmiş. Hatta malûm bakanınız bir önceki genel seçimler
sırasında kahvehaneleri dolaşırken, Akdağmadenili yaşlı bir amcamızın, hem de
milletin içinde Ula Bekiir, beri baah hele!.. Angaradan
gelen hızlı tiren Gırıggaleden dosdooru geçeyo. Yozgaddan, Sorgundan da
dosdooru geçeyo. Akdaaa geliincik nöörüyo da sizin köylere sapıveereyo?
Köyüüzün öküzleri baahsın diye mi heeri?!. gibilerinden bir sorusuyla
karşılaşınca topuğunun üzerinde geri dönüp, uygunsuz adımlarla kahvehaneden kaçtığı
da Sorgundan, Sivasa kadar herkesin dilinde olup; biz, anlatanların
yalancısıyız.
Hükümetin
iktisattan, hazineden bilumum devlet yönetiminden sorumlu bakanları,
müsteşarlar, müdürleri ağız birliği etmişçesine pembe tablolar çizedursunlar;
Türkiyenin iktisadî durumunun öyle günlük gülistanlık olmadığını söylemek
zorundayız. Bunca olumsuz göstergeye rağmen iktisadî buhran (economic crisis) söz
konusu bile olamaz derken; olası bir iktisadî buhrandan bahsedenlere lanet
okurken bakar -affedersiniz- Bakan Bey ve avenesi haklı... Zira eski teknoloji
ürünü yuvarlak ampul aşırı yüklemeye dayanamayıp, son seçimde patladığından
beri loş ışıkta yaşadıkları için yüzleri kızarmış-kızarmamış çok da önemli
değil. Malûm, loş ışık yüzsüzlüğe iyi geliyor!.
Aziz Dolu Atabey
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle