Türkiye ahalisi son dönemlerde at izinin, it izine karıştığı; herkesin karnından konuştuğu bir hali pürmelâli yaşıyor malûmunuz. Seçim sonrası, ortalık toz duman
Birileri başkan olamadı. Birileri ödünç oylarla da olsa rüştünü ispat etti. Birileri evde kalmış kız kurusu gibi, zorakî gelen görücüye kendini yamamaya çalışıyor. Birileri de hemşerisi Fatih Terim gibi sahaya girmeden; saha kenarından depik (football) oyununu yönetmeye, oyunculara taktik vermeye çabalıyor filan.
Seçimin en dokunaklı (dramatic) sonucu, feraset sahibi Türk seçmeninin, birilerine "Mağrur olma padişahım!.." demiş olmasıdır bize kalırsa. Zira 'ene' yani ben(cil)lik kabarmasından dolayı şişindikçe şişinen, yerine göre şirretleşen ham yobaz, kaba softa takımının ayağı bu sayede yere basmaya başladı. En azından duvara toslamış olmanın verdiği yürek sızısı ile oturup; Kayahan'ın şarkısından ilhamla "Biz nerde yanlış yaptık" nakaratını mırıldanmaya başladılar. Dahası geminin su almaya başladığının idrâkiyle büsbütün telâşa kapılıp; daha Dolmabahçe görüşmelerinde içilen çayların, kahvelerin tortuları bile kurumadan çözüm süreci dedikleri evlere şenlik açılımı 180 derecelik bir açıyla tersyüz eylediler. Yalnız Dolmabahçe mutabakatı ile başlayıp, gelinen süreçte terörün azması meselesinde aklımıza bir soru/şüphe de takılmıyor değil hani. Bunlar millete, ölümü gösterip; sıtmaya razı etmeye mi çalışıyorlar diye de düşünmeden edemiyoruz. Öcalan'a özgürlük, Güneydoğu'ya özerklik diye gidecek bir sıtmadan da sıdkımızın sıyrılacağını; Türkiye'nin bölünmeye giderek, Azerbaycan'dan dolayısıyla da Türkistan'dan tamamen kopacağını ve bu uğursuz (netameli) sürecin, birkaç on yıl sonra Türkiye'ye ve Anadolu Türklüğüne tabir-i caizse Macaristan'ın ve Macarların yaşamak zorunda kaldıkları kaderin bir benzerini dayatacağını en azından bu tehlikenin olma olasılığını düşündükçe de "silkinip, öze dönme" noktasında bir irade beyanımız oluyor ister istemez!..
Seçim sonuçlarının bir birlik (coalition) hükümetini zorunlu kılması üzerine ne yapacağını şaşıran AKP'li siyasîler, MHP ile HDP'nin daha en başından elde kalem; dağa-taşa, kurda-kuşa kırmızıçizgi çizmeye başlamalarıyla birlikte rotayı kerhen de olsa CHP'ye döndürmek zorunda kaldılar. Tabanları arasındaki geçirgenlikten dolayı MHP'ye kuşkuyla bakan dahası HDP'lilerin, "Seni, başkan yaptırmayacağız!" söylemi vs. yüzünden de buruk bir "kandırılmışlık" hissi yaşayan AKP'liler -on yıldır tüzel kişiliğinde, Cumhuriyet'le hesaplaştıkları- CHP'nin kapısını çalmak zorunda kaldılar. Bir süredir nabız yoklama görüşmeleri tarzında geçen ziyaretlerde bir sözcük dillere pelesenk oldu. "İstikşafla ilgili olan" anlamındaki "istikşafî" sözcüğünü -üstelik- üstüne basa basa tekrar edip duran muhterisler, bir Osmanlı (Saray) Türkçesi sözlüğünü açıp da, malûm sözcüğün ne anlama geldiğine -sanırım- bakmadılar. Durum böyle olunca da günlük hayatta "istikşaf"ı karşılayacak bir hayli "yerli" sözcüğümüz varken gülünç (comic) duruma düştüler.
Peki, istikşaf ve onunla ilgili olma durumunu bildiren istikşafî sözcüğünün anlamı nedir? Ferit Devellioğlu - Neval Kılıkçını ikilisinin kaleme aldığı Osmanlıca - Türkçe Okul Sözlüğüne başvurulduğu takdirde, sözcüğün anlamının 1) "Birinin açıklamasını isteme, arama, yoklama." 2) "Düşmanın durumunu anlamaya çalışma." olarak verildiğini görürsünüz. Ki Osmanlı (Saray) Türkçesi söz konusu olduğunda Türkiye'nin en önde gelen dilbilimcilerinden biri olan Ferit Devellioğlu Bey'in verdiği bu bilgiyi dikkâte almak zorundasınız. Toparlayacak olursak ön görüşme, nabız tutma, keşfe çıkma gibi anlamları içinde barındıran sözcüğün bir askerî terim olarak taşıdığı ironi yüklü anlama ise söyleyecek söz bulamıyoruz. Şayet sözcüğü bilinçli olarak kullanıyorlarsa iktidara ortak olmak istediler diye, CHP'lileri düşman olarak görüyor da olabilir bu köftehorlar. Böyle bir durumun söz konusu olması halinde ise, Fettahlıoğullarından Devlet Bey'in sanılandan daha akıllı bir adam olduğu ve yine AKP ile gerdeğe girmemek için ayak diremesinde de sonuna kadar haklı olduğu teslim edilmelidir. Malûm, gerdek gecesinin sabahında, ağzından-burnundan kan gele gele 'uçmağa varan' Atilla'yı da unutmamak lâzım!..
Görünen o ki geçmişte Demirel'in de sık sık başvurduğu, anlaşılmaz sözler söyleyip; beyinleri, dimağları dolayısı ile kamuoyunu bununla meşgul etme kurnazlığına şimdilerde AKP'liler tevessül ediyor. Demirel'in "binaenaleyh"lerinin yerini, Davutoğlu'nun "keşif"den çekimli "istikşaf" sözcüğü alıyor. Bu gibi durumlarda baklayı, ağzımızdan çıkarıp: "Hay, sizin istikşafînizi!.." dememek için kendimizi zor tutuyoruz canlar. Tamam, anladık; ana dilleri Arapça! Baba dilleri de mi Arapça ulan bu züppelerin? Şuna ön görüşme, keşif görüşmesi yahut nabız yoklama görüşmesi deseler olmuyor mu? Pîr-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevî'den, Hakk âşığı Yûnus Emre'den daha yüksek takva derecelerinde semah dönüyorlar da biz mi göremiyoruz yoksa?.. Bu ve benzeri söz dizeleri dilimizin ucuna gelip gelip dayanıyor. Sonra Yûnus Emre'nin "İlim, ilim bilmektir. İlim, kendin bilmektir. Sen kendin bilmez isen, Ya nice okumaktır?" diye giden öğütlerini anımsıyor, erdemli olmak yeğdir deyip; baklayı, kıtlama niyetine dilimizin altına geri yolluyoruz. Vel'hâsıl-ı kelâm yani sözün kısası biz, Türk'ün varlık sebebi, teminatı olan dil ve din konularındaki her türlü emeli, eylemi, gelişmeyi ayrı bir duyarlılıkla, şuurla sorguluyoruz! Dahası Gâzi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Sorgulamayan insan cahildir; sorgulatmayan ise, zalim!.." sözünün altına da imzamızı basıyoruz. Bunu yaparken de azim-ü zişan (ulu,/karar verici ve canlı/şerefli) olan, -her türlü şerden- esirgeyen (er-rahman) ve bağışlayan (er-rahim) ve dahi sonsuz güç sahibi tek bir Allah'a sığınıyoruz.
Tekbir: Allah-u ekber!..
Aziz Dolu Atabey
Serik-14.08.2015
KarikaTürk topluluğu
http://www.facebook.com/groups/karika.turuk/
Dipçe:
züppe: Bulunduğu ortamdan hoşnut olmayan, sahip oldukları ile yetinmeyen, çevresindekileri küçük gören vs. demek olup; haliyle kendi dilini, irfanını (culture) beğenmeme durumunda da kullanılabilir.
köftehor: Sevgiyle karışık bir azarlama hitabı olup; daha çok uyarı mahiyetli olarak kullanılır.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle