En Sıcak Konular

Üzeyir Lokman Çaycı

Varoluş Üçgeni
Üzeyir Lokman Çaycı
22 Ağustos 2015

Öfkenin Bir Ucu



Pamuk aile fertlerimizden biriydi... Bize huzur veren, bizi neşelendiren görüntüsü vardı. Oldukça sevimliydi. Mahallemizde oynarken dahi zaman zaman yanımıza gelir miyavlayarak bize bir şeyler anlatırdı. Ona bir şey olmasından da oldukça korkardık. Yani onsuz yapamayacak kadar dosttuk onunla.

Akşamları bir günün yorgunluğunu atabilmek için bizim gibi oturma odamıza girer ve yaz günlerinde sehpamızın altında, kış günlerinde ise mangal altında uyuklamayı severdi.
 
Çiş yapmak istediği zaman ya pencereye doğru koşar ya da kapalı olan kapının koluna açmak için hoplardı... Bizim kapıyı açmamızla birlikte bahçemize iner, orada yumuşak toprağı ayaklarıyla açarak işeyeceği küçük bir çukur oluştururdu. İşedikten sonra da açtığı çukuru kapatırdı.
 
Akşamları oturma odamızdayken o bir yerlerden sarkan iplerin hareketlerinden ya da yuvarlanan yumak, makara ve  top gibi şeylerden  hoşlanırdı. Onlarla hoplayarak… zıplayarak ve yuvarlanarak oynardı… Biz de seyrederdik.
 
Adı Pamuk'du... Eğer yakınlarda ise, ismiyle  çağrıldığı zaman bizi bekletmeden gelirdi. Yani kendisine ikramda bulunulacağını ya da sevileceğini anlar ve bilirdi.
Üzgün anlarımızda önce bizim halimizi inceler sonra gelir kucağımıza oturarak hatta omuzlarımıza kadar çıkarak bizi neşelendirirdi.
 
Hayvan sevgisi ayrı bir şeydi bize göre... İç içe yaşadığımız, mandamız, eşeğimiz, kuzumuz ve kedimize en ufacık bir toz dahi kondurmazdık.
 
Komşumuz G.  Ağa nedense bizim kediyi hiç sevmezdi. Onu haylaz olarak görür  damlarından iniş ve çıkışlarından da nefret ederdi. Biz onun çığlıklarından kime bağırdığını tahmin ederdik.
G. Ağa'nın kendisine hizmet eden tek atını bile zaman zaman kırbaçlayarak korkuttuğunu görür ve tüylerimiz diken diken olurdu.
Onun küçük, lokantaya benzer, bakkal görüntüsünde bir dükkanı vardı. Sabahları sütle insanlar orada kahvaltı yaparlardı... Ayrıca tulum peyniri, yoğurt  ve helva gibi  şeylerden de satardı... Beni de zaman zaman dükkanımızın yakınında bulunan bu iş yerine babam helva ve peynir satın almak için gönderirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse o zamanlar ben G. Ağa'nın hiç gülümsediğini görmedim. Sekiz veya dokuz yaşımda iken kendi kendime  "herhalde bu adam bütün insanları kedi veya at gibi görüyor..." diye düşünürdüm. Bu sebeple alacaklarımın isimleri ve miktarları hariç, ne girerken ne de çıkarken bir şey söylemeye cesaret edemezdim. Sabahları alışverişe gittiğim zamanlarda  diğer müşterilerin de benim gibi dut yemiş bülbül gibi sustuklarını görürdüm.
 
Sabah ezanı okunmadan önce o  sık sık damlarda gezinirdi. Genellikle kamışlardan veya hasırdan oluşturulmuş yer örtülerinin üzerilerine kurutmak, için kayısı, vişne ve  üzümlerden sererdi. Yani hayalet gibi sık sık bize  karanlıklarda görünürdü... Evin dışında bulunan balkonumuzdan helaya giderken  karanlıkta karşımızda bulunan damlar üzerinde dolaştığını görmek bu sebeple bizce hiç yadırganmazdı.
"Günaydın, hayırlı sabahlar, nasılsınız?" gibi söylemler duymadık hiç onun ağzından. Yani bize küsmüş gibi tavırları vardı.
 
Bir gün bir çığlık… Bir feryat ortalığı çınlattı… G. Ağa avazı çıktığı kadar bağırıyordu :  "Domuz kedi ciğerimi çaldı… Ciğerimi kaçırdı… Ben sana göstereceğim..."  diye.
Bu feryadı ağza alınmayacak küfürlerle uzun süre sürdü.
 
Annem ve ben işittiğimiz bu feryat karşısında oldukça irkildik. Bizim kediye istenmeyen bir şeyler yapmasından da kuşkulanmaya başladık.
 
Ertesi gün kedimiz arka ayaklarını sürükleyerek balkonumuzdan geldi.  Pazar günüydü. Ben ağlayarak anneme, babama ve ablalarıma seslendim :  "Kedimizi yaralamışlar...  Pamuk yürüyemiyor!" diye.  Hepimiz gözyaşlarımızı tutamıyorduk.  Babam kucağına almak için yaklaşmak istedi. O önce acı acı miyavladı. Sonra G. Ağa'nın evine doğru baktı. Zorla da olsa geriye dönerek önce balkondan bahçenin büyük kapısı  üzerindeki duvara atladı, oradan da kapı önüne indi. Arkasına dönmeden giden kedimize gözden kayboluncaya kadar baktık.
 
O günden sonra bir kez olsun kendisini göstermedi bize...  Aramadığımız yer kalmadı...
Çok geçmedi... Yaralı kedimizi en son gördüğümüz andan itibaren on beş gün sonra komşumuz  G. Ağa atıyla,  arabasıyla gittiği bağından dönmemişti. Eşi ve kızlarının telaş içerisinde konuşmalarını biz de duyuyorduk.
 
Eşi  R. Hanım iki kızına hitaben  :  "Babanıza bir şey olmasın? Oldukça gecikti... En iyisi haydi hazırlanın da birlikte karşılamaya gidelim."
Balkonun aşağı mahalleye bakan ucundan da ben yola koyulduklarını gördüm. Bizim kedi de G. Ağa da  bir daha geri gelmedi.  Sonra G. Ağa'nın bağlarından ceseti getirildi. Biz her şeye rağmen hem ona hem de kedimize çok üzüldük! G. Ağa kendi haliyle, kedimiz de güzellikleriyle hayatımızın birer parçalarıydı.
 
Bor, 29.07.1979


Bu yazı 1,033 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Mart 2016 Harem Konusu
    • 12 Şubat 2016 Ordu ve siyaset
    • 16 Ocak 2016 Muhalefet partileri nasıl şekillendirildi?
    • 31 Ekim 2015 Seçimler Ve Türkiyemiz
    • 3 Eylül 2015 Tilki
    • 22 Ağustos 2015 Öfkenin Bir Ucu
    • 25 Temmuz 2015 Ah Ahmet Vefik Paşa Ah!
    • 12 Temmuz 2015 AKP'li yöneticilerin suç ve günah işleme özgürlükleri
    • 8 Aralık 2014 Geçmişteki zulüm tezgahı bu kez AKP tarafından kuruldu!
    • 12 Kasım 2014 Eğitim Sisteminin Ve Ahlakın Çürütülmesi İçin
    • 9 Ağustos 2014 Kime oy vereceğiz ?
    • 25 Haziran 2014 Atatürkçesine
    • 20 Ocak 2014 Onu susturun!
    • 20 Aralık 2013 AKP yöneticileri ve dindar gençlik SAFSATALARI
    • 2 Aralık 2013 Aynadaki Adam
    • 19 Kasım 2013 İstanbul
    • 11 Kasım 2013 Atatürk Ve Ayhan Baran
    • 20 Ekim 2013 Evet Tayyip dünya lideri!
    • 30 Ağustos 2013 İstiklali olmayanın istikbali olamaz!
    • 3 Temmuz 2013 Hıyarname

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,471 µs