1 Ocak 1990

AKP'ye karşı olmak mı, demokrasiye karşı olmak mı?

Avrupa Birliği´nin asla Türkiye´yi tam üye olarak içine almayacağını bilenlerdenim. "AB kriterleri" denilen düzenlemelerde amaçlanan demokrasiden daha fazlasını istiyorum. Söz gelimi AB ülkelerinde "Ermeni soykırımı olmamıştır" demek yasak, ama ülkemde "vardır" diyenlere de, "yoktur" diyenlere de söz hakkı istiyorum. AKP ile AB konusunda görüşlerimiz farklı. Çok kestirmeden söylersek AKP, AB´ci ben ise AB´ye giriş sürecine karşıyım. Yine de AKP´nin kapatılmasına karşıyım. Çünkü demokrasiye inanıyorum. Sudan sebeplerle parti kapatılmasını da demokrasi karşıtlığı olarak görüyorum.
     AKP, ABD ile ilişkileri "dost ve stratejik ortak" düzeyinde görüyor. Ben ise Neoconlar ABD´sinin dostu ve stratejik ortağı olmadığını biliyorum. Bu ABD´nin Afganistan´da, Irak´ta veya başka bir yerde "koalisyon ortağı" olunmasını ise yanlış, tehlikeli ve insanlık dışı buluyorum. Yani AKP ile bu konuda da farklı yerlerdeyiz. Ama bu AKP´nin kapatılmasını da yanlış buluyorum. Çünkü demokrasiye inanıyorum.
     AKP, IMF çizgisindeki ekonomik uygulamaları doğru buluyor ve sürdürüyor. Ben ise IMF´nin terk ettiği Keynesçi siyasetin daha doğru olduğuna ve IMF´nin yeni anlayışı olan yeni liberalizmin vahşi kapitalizmden başka bir şey olmadığını biliyorum. Yani AKP´nin ekonomi anlayışına karşıyım. Çünkü ben demokrasiye inanıyorum.
     AKP hakkında açılan iddianamede "İslam lehine pozitif ayrımcılığı", yahut Kuran dağıtılmasını veya başörtülü kızların eğitim özgürlüğünün sağlanmasını suç sayan zihniyeti gördüğümde ben ne yapmalıyım?.
     Elbette dinin siyasette sömürülmesine şiddetle karşıyım. Ama siz insanların inançlarının gereğini yapmalarına engel olmaya kalkar ve aksini düşünmeyi suç sayarsanız...
     Evet böyle yapıyorsunuz ve sonuçta başörtülülerin eğitim hakkını savunmak dinin siyasette sömürülmesi değil, demokratik hakların savunulması oluyor.
     AKP´nin kapatılmasına karşıyım, ama bu gerekçe ile kapatılmasına da şiddetle karşıyım. Çünkü kapatılmak istenilen sadece bir parti değil; aynı zamanda insanların inançlarını yaşama hürriyeti olarak görünüyor.

Yanlış yapıyorsunuz!

    Meseleyi, İslam dini ve laiklik dini arasında hesaplaşma düzeyine getirirseniz, geçici başarılar kazansanız bile son tahlilde kaybedersiniz! Böyle bir gerginlikte halkımızın büyük çoğunluğu isteyerek veya istemeyerek İslam dininin yanında yer alır.
     Halkımızın büyük çoğunluğunun Müslüman olduğunu unutmayın.
     Halkımızın büyük çoğunluğu Müslümandır, laik düzenden memnundur ve demokrasiyi benimsemiştir.
     Halkımızın büyük çoğunluğu Müslümandır ve Atatürk´e ve çizgisine bağlıdır.
     Atatürk çizgisi deyince de Atatürk´ün laiklik anlayışı ile ilgili en çarpıcı örneği hatırlatmak isterim.
     Mareşal Fevzi Çakmak... Atatürk´ün en yakını ve sonuna kadar güvendiği insan... Atatürk ölünceye kadar Türk Ordusu´nun Genelkurmay Başkanı... Ölümünden sonra İkinci Cumhurbaşkanı olmasını istediği insan.
     Ve Mareşal Fevzi Çakmak: Son derece dindar bir insan. Üstelik ehl-i tarik... Ama Ata´nın yaptıklarını da yürekten destekleyici...

Ne dersiniz?

     Siz ne dersiniz bilmem... Ama ben diyorum ki; siyaseti İslam üzerinde ve İslam karşıtlığı üzerinde yürütmeyin.
     AKP´ye karşıysanız bunu siyaset ortamında ve doğru dürüst muhalefet yaparak yapın... Kalıplaşmış sloganlarınızın arasından çıkın, halkın içine girin ve halkın sesi olun... Zor mu?.
     Ama bu kolay sandığınız yolların sonu öylesine zor ki... Bir bilseniz!..

Bu yazı 1,006 defa okundu.