En Sıcak Konular

Nuri Gürgür-Türk Ocakları Genel Başkanı
Konuk Yazar-Türk Yurdu
Nuri Gürgür-Türk Ocakları Genel Başkanı
2 Haziran 2011

Etnik Fitnenin Hedefleri ve 12 Haziran Sonrası Meclis Tablosu Üzerine



Terör destekli ayrılıkçı Kürt hareketi iki aylık seçim süreci boyunca amacını, niyetini ve taleplerini açıkça ortaya koydu. O kadar ki, etnik fitneyi doğru algılayamayan, meseleye Devlet tarafından ezilen bir kitlenin demokratik haklarını elde etme mücadelesi olarak bakan bazı basın mensuplarının bile geç de olsa ne yapılmak istendiğinin farkına varmaya başladıkları görülüyor.
PKK bu seçimleri etkili bir hamle yaparak projelerinin en azından belli başlılarını hayata geçirme fırsatı sayıyor. Güneydoğu’nun Hakkari, Yüksekova, Şemdinli başta olmak üzere, bazı bölgelerinde otonomiye geçişin alt yapısı oluşturuluyor. Başka bir ifadeyle silahlı terör şehirlere taşınmış, söz konusu yerlerde siyasî terör ortamına geçilmiştir.

Örgüt her vesileyle gücünü sınamaya çalışıyor. Başarılı olduğu anda bunu daha ileriye taşıyarak çıtayı yükseltiyor. Başbakan’ın Hakkari’de karşılaştığı manzara, buralarda örgüt otoritesinin Devlet otoritesinin üstüne çıkma olayıdır. Yani bölgedeki vatandaşın zihnine Devlet otoritesinin geçici, örgüt otoritesinin kalıcı olduğu intibaı yerleştirilmek isteniyor; alternatif bir otorite oluşturuluyor.

Kısmen de olsa bunu başardığını gören terör örgütü, doğal olarak daha ötesine yöneliyor. Diyarbakır’da toplanan bölgedeki 17 belediye yöneticisi bölgesel özerkliği yani federatif yapılanmayı en kısa zamanda fiilen uygulamaya koyma kararı alıyor; bunu kamuoyuna duyuruyor. Bir süre öncede Van’daki DTK toplantısında aynı mahiyette karar alındı. Demokratik özerklik talebi vurgulandı. Devletin bu talebi yerine getirmemesi durumunda fiili bir durum oluşturarak kontrolü ellerine alacakları açıklandı.

Ayrılıkçı etnik hareketin her kademedeki sözcüleri aynı hedefi işaret ediyorlar. Bir yandan İmralı’dan diğer yandan Kandil’den 15 Haziran’a kadar kendilerini tatmin edecek somut adımlar atılmaması durumunda “kötü şeylerin” yaşanacağı, bunun sonunun savaş ve kıyamet olacağı tehdidini tekrarlıyorlar.

Liberal basının el üstünde tuttuğu, “ılımlı” diyerek övgüler yağdırdığı Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi isimlerde bu tehdit kampanyasında yerlerini aldılar. Ahmet Türk, “geçmişte dengeli konuştum ama yararı olmadığını gördüm” diyor. Avukat sıfatıyla Öcalan’la sık sık görüşen Aysel Tuğluk’un “anayasal eşitlik bize yetmez, bize statü gerekir” şeklindeki ifadesi kendi düşüncesinin ötesinde terörist başının beklentisini yansıtmaktadır.

12 Haziran seçim sonuçlarını hangi yönde değerlendireceklerini Leyla Zana açıklıyor: “Oylarınızı Kürdistan’a, barışa, kardeşliğe ve gerilla için verin”.

Kürt etnik hareketinin basındaki bilinen destekçilerinden Ahmet Altan’ın yorumları bütün bu ifadelerin hangi anlama geldiğinin liberal sempatizan kesimdekiler tarafından bilindiğini gösteriyor: “Bu sözler aslında bütün Kürtlerin aklının bir yerinde duran bir isteği nihayet aydınlığa çıkartıyor. Kürtlerin yönettiği bir Kürdistan.” Geçen hafta Neşe Düzel’le yaptığı harikulâde konuşmada “Kürtlerin hedefi değilse de ufku bağımsızlıktır”  diyen Cihan Tuğal’ın “ufuk” olarak değerlendirdiği isteğin artık bir “hedef” haline geldiğini bu konuşmadan görüyoruz.”

Ahmet Altan yorumunu daha da açıyor ve yakın gelecek için gördüğü ihtimalleri sıralıyor: “Kürtlerin istekleri netleşiyor, tavırları ve pozisyonları da öyle. Peki, Türkler bu isteğe ne diyecek? Üç şık var, ‘hayır, idari yapıyı hiçbir şekilde değiştiremezsiniz’ derler ve iç savaş çıkar. ‘Olur, zaten biz de özerk eyaletler sistemine geçeceğiz, bütün bölgeler kendilerini yönetsinler’ derler mesele hallolur. Ya da ‘Kürdistan’ı yönetin ama bu Kürdistan’ı biz finanse etmeyiz, siz bağımsız olun’ derler ve ayrılırız. (Taraf 26.05.2011)

Ahmet Altan’la aynı zihniyetteki demokrat ve liberal olarak kategorize edilen çevrelerin şimdiye kadar ısrarla savundukları bir iddiaları vardı. Türkiye demokratik açılımlarını hızla geliştirmeli, örgüt veya temsilcileriyle müzakereden çekilmemeli, demokrasi adına taleplerini karşılamalı, böylelikle çağdaşlaşıp AB üyeliğini hak edecek konuma gelinmelidir.

Oysa özellikle son birkaç ay içerisinde ortaya çıkan tablo ülke gerçeklerinin ne olduğunu ortaya koymaktadır. Bu manzarayı Taha Akyol işaret ediyor ve son derece önemli tespitler yapıyor: “Mesele de burada zaten: Demokrasinin gelişmesi Kürt hareketini ılımlılığa, demokratik söylem ve metotlara yöneltmemiştir. Aksine, Kürt milliyetçiliği daha Marksimalist ve daha keskin hale gelmiştir. Zira amacı demokrasi değildir; demokrasi içinde demokratik metotlarla çözüm aramak değildir. 19.yüzyıldaki Balkan milliyetçilikleri gibi ‘gecikmiş milliyetçilik’lerde görülen şiddet ve Marksimalizm 20.yüzyılın sonunda Kürt milliyetçiliğinin özelliği haline gelmiştir. (Milliyet, 30.05.2011)

Bütün frenlerini boşaltmış görünen etnik fitne, 12 Haziran sonrasını diledikleri sonuca ulaşacakları bir merhale olarak görüyor. Seçimlerden sonra oluşacak Meclis bu bakımdan tarihî bir sorumlulukla karşı karşıya olacaktır.

BDP geçen dönemlerden daha saldırgan ve pervasız bir grup halinde Öcalan’ın sözcüsü, PKK’nın siyasî kanadı olduklarını gizleme gereği görmeden ortalığa saçılacaktır. Özellikle gündeme gelecek Anayasa değişikliği konusu, bu hususta yapılacak tartışmalar Türkiye’nin bütünlüğünü ve geleceğini belirleyecek nitelik taşıyacaktır.

CHP Genel Başkanı’nın Hakkari ve Diyarbakır’daki konuşmaları talihsiz bir popülizm örneğidir. Batı bölgelerinde örgütün aday göstermediği yerlerde oy devşirme hesabıdır. PKK’nın şehir yapılanması olduğunu herkesin bildiği KCK’ya yönelik operasyonları eleştirmek, örgüt mensubu belediye başkanlarını halkın iradesini temsil ediyor gerekçesiyle savunur duruma düşmek, demokratik özerkliğe ve statü taleplerine dolaylı bir destek anlamına gelecek şekilde Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldıracaklarını taahhüt etmek her bakımdan yanlış olmuştur.

Anayasa değişikliği gibi hayatî bir mesele başta olmak üzere temel millî meselelerin gündemde olacağı bir Meclis tablosunda MHP’nin bulunmamasını istemek, bunu temin edecek hukuk dışı kombinezonlar hazırlamak Türkiye’ye ve milletimize hasım çevrelerin tezgâhıdır. MHP’nin temsil ettiği fikriyatı hakkıyla sergileyerek Meclis çatısı altında millî muhalefet işlevi görmesi, bu hüviyetiyle görüş ve önerilerini kamuoyuna sunması, liyakatle savunması her açıdan gereklidir.

Cumhuriyet tarihimizin bu en kritik seçim sürecinde milletimizin kendine yaraşır bir şuur ve basiret içinde tercihini kullanacağından, varlık ve gelecek hesabı yapacağından kimsenin kuşkusu olmasın.



Bu yazı 1,256 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Nisan 2012 12 Eylül Davası Bu Haliyle Sonuçsuz Bir Girişim Olarak Kalacaktır
    • 28 Mart 2012 Türk Ocakları bu yıl 100.ncü yılını kutluyor
    • 3 Mart 2012 Eğitim Meselesi Siyasallaştırılmamalı
    • 11 Şubat 2012 Yılmaz Öztuna Hakka Yürüdü
    • 10 Şubat 2012 Tarihi Binamız Neden Alınamadı, Nasıl Alınabilir?
    • 1 Şubat 2012 Fransa Parlamentosu ve Sarkozy Türkiyeye Tarih Bir İmkn Sunuyor
    • 15 Ocak 2012 Bir Milli Kahramanı Kaybettik Türk Milletinin Başı Sağolsun
    • 7 Ocak 2012 Uludere Faciası Ahlksızca İstismara Çalışılıyor
    • 30 Aralık 2011 Türkiye Herşeye Rağmen Büyük ve Güçlü Bir Ülkedir
    • 20 Aralık 2011 Türk Ordusu Bu Sataşmalara Müstahak Değildir
    • 5 Aralık 2011 Dersim’in Nedense Konuşulmayan Tarihçesi
    • 26 Kasım 2011 Yeni Anayasa Hazırlıkları Fetiş Haline Getirilmemelidir
    • 5 Kasım 2011 KCK Operasyonlarına Gösterilen Tepkilerin İdeolojik Anlamı Üzerine
    • 21 Ekim 2011 Milli Politika Zarureti
    • 10 Ekim 2011 Türk Toplumunun Sinir Uçlarıyla Oynanmamalı
    • 25 Eylül 2011 Yirmibirinci Yüzyılda Nasıl Bir Türk Ocağı?
    • 6 Eylül 2011 İsrail ile Savaşın Diğer Yüzü
    • 1 Eylül 2011 Tarihi Gafın Diğer Yüzü
    • 1 Eylül 2011 Işık Koşaner’e Tepkiler Haklı Sayılabilir mi?
    • 15 Ağustos 2011 Suriye’deki Olaylara İlgisiz Kalamayız

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler

    Şirket Haberleri ŞİRKET HABERLERİ


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,981 µs